“G” harfi, İngilizce “generation” (nesil) sözcüğünün kısaltması. Birçok araştırmanın ve en son teknolojilerin bir araya gelmesiyle oluşan 5G, mobil bağlantının beşinci nesli. Ancak bu yeni nesil şebekelerin yaratacağı değişiklik cep telefonlarımızla sınırlı kalmayacak.
5Gʻyi önceki nesillerden farklı kılan şey, daha yüksek radyo frekanslarıyla çalışması. Tüm radyo dalgaları aynı hızda hareket eder ama bir frekansın dalga boyu, veri aktarım hızını doğrudan etkiler. Genel kural olarak, frekans yükseldikçe dalga boyu kısalır ve bilgi aktarımında kullanılabilecek bant genişliği artar.
4Gʻnin kullandığı en yüksek frekans 2,6 gigahertz (GHz). Türkiye’de 5Gʻye tahsis edilecek frekanslar henüz netleşmedi ama İngiltere’de kurulan 5G baz istasyonları 3,5 GHz ile 6 GHz arasında çalışıyor. Bu sayede 5G, saniyede 10 gigabit (10 Gbps) indirme hızına ulaşabiliyor. Bu değer, 4Gʻnin ulaşabileceği hızın yaklaşık 10 katı. Yani 5G ile HD filmleri kablosuz olarak indirmeniz dakikalar değil, saniyeler sürecek.
Yüksek hızlı mobil internette sadece indirme hızı değişmiyor. Bir de gecikme (latency) kavramı var. Ağ üzerinden diğer cihazlarla iletişim kurarken, sizin gönderdiğiniz komuta (örn. bir sitedeki düğmeye tıklamanız) karşı tarafın yanıt vermesi belli bir zaman alır. Bu bekleme süresine “gecikme” diyoruz. Gecikme ne kadar az olursa o kadar iyi. 4Gʻde azami gecikme süresi 50 milisaniyeydi. 5G bu süreyi 4 milisaniyeye kadar düşürüyor, yani neredeyse anında bağlantı kurmak mümkün oluyor.
Üstelik önümüzdeki yıllarda 5G daha da hızlanabilir çünkü internet servis sağlayıcıları 6 GHz’in ötesindeki frekansları da kullanmayı planlıyor. Spektrumun 30-300 GHz arasındaki kısmına, 1-10 mm genişliğindeki son derece kısa dalga boyları nedeniyle “milimetre bandı” deniyor. Milimetre dalgası (veya “mmWave”) denilen bu dalgalar daha önce radyo astronomide ve radar cihazlarında kullanılıyordu. Milimetre dalgalarının müthiş hızlı bant genişliğini kullanmaya başladığımız zaman 5Gʻnin vaatleri gerçek olacak.
Ancak yüksek frekansları kullanmanın bir dezavantajı var. Kısa dalga boyları uzun mesafeleri kat edemiyor ve kolayca bozulabiliyor. Özellikle milimetre dalgalarının veri gönderdikleri cihazı doğrudan görebilmesi gerekiyor. Duvarlar, hatta yağmur bile bu dalgaları engelleyebiliyor. Dolayısıyla, her yerden sinyal alabilmemiz için şehir içlerine daha fazla anten kurulması gerekecek. Ama yüksek frekanslar için küçük antenler yeterli. 5G vericileri sokak lambalarına ve trafik ışıklarına yerleştirilecek.
Artık yüksek bant genişliği gerektiren bir sürü cihaz kullanıyoruz: Buluta bağlanarak her yerde çalışmamızı sağlayan tabletlerimiz, kendi data paketleri olan akıllı saatlerimiz, sürekli internete bağlı HD güvenlik kamerası gibi ev aletlerimiz var. İki yıl önce dünyada internete bağlanan 8,4 milyar cihaz vardı. 2020’de bu sayının 20 milyarı geçmesi ve kullandığımız mobil veri miktarının üçe katlanması bekleniyor.
Neyse ki 5Gʻnin kullandığı daha kısa dalga boyları daha fazla kapasite sağlıyor, yani şebeke üzerinden aynı anda daha fazla bilgi aktarılabiliyor. 4G şebekesi kilometrekare başına 100.000 cihazı kaldırabiliyordu. Yeni nesil şebekeleri 1 milyon cihazı idare edebilecek.
Bu yüksek kapasite hem geleceğe dönük güvence sağlıyor hem de Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) yolunu açıyor. Evinizde, iş yerinizde ve sokaklarda, günlük hayatta kullandığınız binlerce eşya sensörlerle donatılacak ve veri toplamaya, aktarmaya ve paylaşmaya başlayacak. Tüm bu bilgiler bulutta bir araya getirilerek analiz edilebilecek; evlerin, iş yerlerinin ve toplulukların daha akıllı kararlar almalarını sağlayacak.
Bu teknoloji atılımı, sürücüsüz arabalardan yapay zekaya kadar birçok yeni ürünün, işletmenin ve hatta endüstrilerin doğmasına yol açacak. Uzmanlar, 5Gʻnin 2035 yılına kadar yıllık 12 trilyon dolarlık satışı tetikleyebileceğini söylüyor. O yüzden hem ülkelerin hem de şirketlerin 5Gʻyi sabırsızlıkla beklemesi hiç şaşırtıcı değil.
Kaynak: How It Works