Yunan mitolojisi denildiğinde akla şimşekler tanrısı Zeus, denizler hâkimi Poseidon, yer altı ve cehennemin kralı Hades ya da güzellik tanrıçası Afrodit geliyor olabilir. Ama Amazon ve Amazon Kadınları da Yunan mitolojisinin geniş yelpazesinde yer alan bir diğer kavramdır.
Zeus ve Poseidon gibi mitolojik kavramların kalıntıları sadece kitap yapraklarında bulunurken Amazon ve Amazon Kadınlarının kalıntıları biraz daha elle tutulur parçalardır.
Amazon kavramını kısaca açıklayarak başlayalım. Kadınların egemenliğindeki toplum anlamına gelmektedir. Antik Yunanlılarda geçen hikayelerde bütün savaşçıları kadın olan bir topluluktan bahsedilir. Ve bunlara da Amazon denir.
Amazon Kadınları Kimdir?
Ataerkil toplumlar çok alışık duruma gelmiştir. Peki bu anaerkil topluluk kimdir? Amazonlar toplumsal yaşamda kadınların üstün olduğu bir topluluktur. Biraz daha açacak olursak tüm ekonomik ve aile içi durumlarda kadınların üstünlüğü vardır. Amazonlar birer savaşçı olarak yetişirler. Yunan mitolojisindeki birçok olayı, kahramanı reddedebilirsiniz ama Amazon kadınları için aynı şey geçerli değildir. Yaşadıklarına dair birçok kanıt ve tarihi eser vardır.
Kökenleri incelendiğinde Sarmatyalılar ile bir bağlantıları olduğu veya köklerinin direkt olarak buradan geldiği iddia edilmektedir. Bu toplumdaki kadınlar Rusya civarlarından Anadolu’ya gelerek kadınlardan oluşan savaşçı topluluklarını Anadolu’nun Karadeniz civarlarında geliştirmişlerdir. Eğer Amazon kadınları savaşta en az bir adam öldürmezlerse evlenmeleri yasaklanıyordu.
Bir inanışa göre de soylarının geldiği yer tahtları elinden alınan iki İskit prensesiydi. Scolopotus ve Hylinos isimli bu iki prenses aileleri ve sevenleri, destekçileri ile beraber Kafkasların eteklerine devlet kurdular. Bol bol katliam yaptılar, gelir elde ettiler. Hatta daha sonralarında İskit’e dönüp tüm erkekleri öldürerek intikam aldıkları hikayelerinde anlatılmaktadır.
Artemis ve Efes’te bulunan tapınakların Amazonlar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Bir başka ilginç bilgi ise Amazon Kadınlarının sağ memesinin olmadığıdır. Bu durumun nedeni kılıç, yay gibi silahları daha rahat kullanmak için o dönemin şartları ile sağ memenin büyümesinin engellemesini daha küçük yaşlarda yapmalarıymış. ABD’li araştırmacı Prof. Dr. Jeannine Davis’e göre Dede Korkut hikayelerinde geçen cesur savaşı kadın topluluğu da Amazon Kadınlarının o dönemlerde Anadolu’da yaşadığını kanıtlıyor.
Amazonlar Nerede Yaşadılar?
Amazon kadınlarının yaşadığı yer ilk başlarda Don Volga Nehri kıyısıydı. Nehrin adı ordu Kraliçesi olan Lysippe’nin oğlu Tanais’ten gelir. Tanais evliliğe değer vermeyen bir insandır, savaşa olan hayranlığı evlilik yaşamasını engellemektedir. Bu durum Yunan Tanrıçası Afrodit’i kızdırır. Tanais’e, annesine âşık olma cezasını verir. Kafasındaki bu düşünceler Tanais’i intihara sürükler. Kendisini nehre atıp boğar. Nehir adını bu olaydan sonra almıştır.
Lysippe, aynı zamanda Amazon Kadınlarını Anadolu’ya getiren kraliçedir. Karadeniz’in Güney kısmına yerleşen Amazonlar yerleştikleri yere de eski kraliçelerinden biri olan “Sinope” adını verdiler. Karadeniz bölgesindeki dağlara Amazon Dağları ismi verildi.
Bir başka bilinen bilgi de erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin dayanılmaz olduğunu düşünen kadınlar, baş kaldırmış ve Azak Denizi civarlarında tamamen kadından oluşan bir devlet kurmuşlardır. Değişik bir yönetim sistemi belirlemişler birisi orduya bakacak birisi de devlet işlerini yönetecek iki ayrı kraliçe seçmişlerdir. Güçlü bir ordu olduklarını düşündükleri ilk anda savunma yerine saldırı yapmayı planlamışlardır.
Peki soyları tamamen kadından oluşan bu topluluk soyunu nasıl devam ettirdi? Komşu kabile olan Gargeranları yılda bir kez ziyaret etmeleri, soy devamları için yeterliydi. Burada ilişkiler yaşadılar ve çocuklar doğurdular. Dünyaya gelen çocuklardan erkek olanları ya öldürdüler ya da babalarına götürüp bıraktılar. Erkekler ile tek bağları soy devamı için olmuştur başka hiçbir şekilde herhangi bir erkek toplulukları ile temas kurmamışlardır.
Kaynak: How It Works