“Bir insan için küçük, insanlık içinse büyük bir adım!” diyordu tüm dünyaya naklen yayınlanan görüntüdeki silik siyah beyaz insan silueti. O adam sıradan biri değildi. Tüm dünyada milyonlarca insanı televizyon ekranına yapıştıran yayın da sıradan bir canlı yayın değildi. 1969 yazıydı ve Neil Armstrong daha önce başarılmamışı başarmış, uzay kıyafetinin botuyla pudraya benzer Ay toprağına basarak, Ay‘da yürüyen ilk insan olmuştu. Apollo 11 görevi sırasında belki de daha doğmamıştınız ama gazete kupürlerinden, kitaplardan veya akrabalarınızın anlattıklarından o günün uzay keşfi için ne kadar önemli olduğunu öğrendiniz. Armstrong’un ayak izi, Ay algımızda tarihi bir değişim yarattı.
O gün, Apollo 11’in kumandanı Armstrong Ay yüzeyinde yalnız değildi. Ay modülü pilotu ve astronot Buzz Aldrin, Armstrong‘un peşi sıra iniş aracı Eagle’ın (Kartal) merdiveninden indi ve Dinginlik Denizi’nin yabancı manzarasına baktı. Dünya‘daki bilim insanlarının Ay‘ın doğasını, tarihçesini ve kökenini daha iyi anlayabilmesi için birlikte Ay materyali (kaya ve toz) topladılar. Ekibin üçüncü üyesi ve komuta modülü pilotu Michael Collins ise Ay yörüngesindeydi ve Armstrong‘la Aldrin’in geri dönmesini bekliyordu.
Onlar ve onlardan sonra Ay‘da yürüyen diğer on astronot, Ay toprağında muhtemelen Ay varlığını korudukça değişmeden kalacak olan ayak izleri bıraktılar. Ay’da hava, rüzgar ve yüzeye yağmurun çiselemesi gibi yağan ufacık mikrometeorlar sayılmazsa hiç erozyon yok. Apollo astronotlarının Ay’da bıraktığı bilimsel aygıtlar Ay depremlerinin sismik dalgalarını saptadılarsa da genelde Ay ölü ve pasif bir yer.
Ay‘ın en etkin dönemi bundan 3-4 milyar yıl önce, Güneş Sistemi‘nin kuyrukluyıldız ve asteroid bombardımanına maruz kaldığı zamandı. Bu çarpmalar bugün Ay‘da gördüğümüz kraterlerin büyük kısmını oluşturdu ve bombardımanı yoğun bir volkanik etkinlik dönemi izledi. Ay’da şu anda gördüğümüz “deniz” veya “maria” denilen karanlık kısımlar, büyük çarpma kraterlerini dolduran donmuş volkanik lavdan oluşan dev düzlükler. “Ay’daki Adam” olarak da bilinen ve insan suratını andıran şekli de bu denizler oluşturuyor.
Bir zamanlar, ilk gökbilimciler Ay’ın denizlerinin gerçekten su dolu olduğuna inanıyordu. Gerçekteyse Ay kupkuru bir yer. Apollo görevlerinin Dünya‘ya taşıdığı Ay taşı örnekleri tekrar tekrar analiz edildi ve neredeyse hiç su molekülüne rastlanmadı (milyonda sadece birkaç parça). Bununla beraber, Ay‘ın içinde pek su olmasa da (çünkü Ay, Dünya‘nın yaşadığı büyük bir çarpmanın döküntülerinden oluşmuş) kutbundaki gölgeli bölgelerde, hiç güneş ışığının ulaşmadığı krater yataklarında bol miktarda su buzu var. Bu su, Ay’a çarpan kuyrukluyıldızlar ve asteroitler tarafından taşındı. Biz de bunu Ay yüzeyine kendi araçlarımızı çarptırarak öğrendik.
Ay’ın Anatomosi
İç Demir Çekirdek: Ay’ın katı demir çekirdeği 240 km yarıçaplı ve diğer gezegenlerin çekirdeklerine göre çok küçük: Ay’ın toplam hacminin sadece %0,2’si kadar.
Sıvı Dış Çekirdek: Mantonun altında, Ay‘ın çekirdeğine yakın kısımda merkezden 330 km yarıçaplı,1.400 derece sıcaklıktaki erimiş demir katmanı.
Manto: Manto en azından geçmişte eriyik durumda bulunan ve denizleri oluşturan volkanizmaya yol açan büyük hacimli kısım.
Kabuk: Ay’ın kabuğunun kalınlığı değişiyor. Arka yüzünde kabuk,bize bakan yüzeyinden ortalama 12 km daha kalın.Ortalama kalınlık 50-60 km.
Ay Platoları: Ay ”denizlerinin””sahillerinde” denizlerden daha eski olan dağlık bölgeler, yani platolar yer alıyor.
Ay Denizleri: Daha çok Ay’ın bize bakan tarafında yer alan bu geniş ve koyu alanlar, milyarlarca yıl önce dev çarpma havzalarını dolduran donmuş lavdan oluşuyor.
Kraterler: Ay yüzeyi kraterlerle kaplı.Birçoğu 4,1 ila 3,8 milyar yıl öncesinden kalma kraterlerin en büyükleri denizleri oluşturan havzalar.
Kraterler Nasıl Oluşuyor?
Kraterler kuyrukluyıldız ya da asteroit çarpmasının yara izleri. Ay‘daki kraterlerin çoğunluğu bundan 4,1-3-8, milyar yıl önce, iç Güneş Sistemi‘nin maruz kaldığı bir asteroid sağanağından, yani Geç Dönem Ağır Bombardımanı’ndan kalma. Kraterler yüzlerce kilometre genişlikte olabiliyor, ortalarında tepeler ya da dağlar bulunabiliyor ve döküntüleri yüzeye saçabiliyor.
LCROSS (Ay Krater Gözlem ve Algılama Uydusu) adlı NASA uzay aracı Ay‘In güney kutbundaki Cabeus adlı kraterde su buzu buldu. LCROSS’u fırlatan roketin üst kademesi, LCROSS’tan önce Ay‘a çarptı ve NASA uydusunun, çarpmadan fışkıran, su miktarını ölçmesini sağladı. Daha sonra, Hindistan’in Chandrayaan-1 uydusu Ay yörüngesinde dönerken kuzey kutbunun daima gölgede kalan kraterlerinde tahminen 600 milyon ton su buzu keşfetti. Gelecekte insan üsleri kurmak için kutuplar ideal olabilir. Su hem içme için kullanılabilir hem de solumak için oksijene, roket yakıtı için hidrojene dönüşecek biçimde ayrıştırılabilir.
Ne yazık ki 2030’a kadar Ay‘a tekrar insan gönderme planı yok, o da Rusya’nın henüz kesinleşmemiş planı. Ay‘da yürüyen son astronot Apollo 17 ekibinden Gene Cernan’dı ve bunu 1972’de yapmıştı. O günden beri defalarca Ay’a gitme planı yapıldıysa da hepsi iptal edildi. NASA şu anda, Apollo görevini Ay’a taşıyan Saturn V‘ten bu yana yapılmış en güçlü roket olan Uzaya Fırlatma Sistemi (SLS) üzerinde çalışıyor. Bu roket bir gün bizi tekrar en yakın komşumuza götürebilir. Ayraca Çinliler de Ay‘a uçmakla ilgileniyor. Belki de bir gün Ay’da temelli kalabilir, Ay‘ı değiştirip ikinci yuvamız yapabiliriz.
Kaynak: NASA, How It Works