Aziz Sancar (1946- )

Aziz Sancar DNA onarımını bulan Türk bilim insanıdır. DNA onarımı sayesinde kalıtsal hastalıkların önlenmesinde ve zararlı alışkanlıkların zararlarının azaltılmasında ve ortadan kaldırılmasında etkili olmaktadır. DNA onarımı sayesinde en önemli hastalık tedavilerinin sürmesi de sağlanmıştır. Biyoloji alanında yaşanan en değerli gelişmelerden biri olarak bu durum tarihe geçmiştir.

Uzmanlık alanları: Fizik,Kimya,Biyoloji,Tıp

Öne Çıkan Nitelikleri:Akılcı,Kararlı,Şüpheci,Tarafsız,Gözlemci,Tarafsız

Yaşamı

Aziz Sancar’ın tıp, genetik, biyokimya ve fizyoloji bilimlerine büyük katkıları Nobel ile ödüllendirildi. Ondan öğrenebileceklerimiz bu alanlarla sınırlı değil. Yaşam öyküsü bize bunların ötesinde de ışık tutan ayrıntılarla dolu. Bu seçkin bilim adamının kariyerini incelediğimizde, bilim insanı nedir, nasıl yetişir, bilim nasıl ilerler, bilimsel araştırmanın amacı nedir gibi birçok soruya cevap buluyoruz. Çok sevdiği anavatanına bu yönüyle yaptığı katkı, neredeyse ona Nobel ödülü kazandıran bilimsel çalışmaları kadar önemli.

Sancar, 1963’de üniversite giriş sınavında aldığı yüksek puanla istediği iki alandan birini seçer, kimya yerine tıp okumaya karar verir. İstanbul Tıp Fakültesi’ne kaydolur. İkinci sınıfta kimyaya olan ilgisi, bilmsel merakı ve biyokimya hocasının olumlu etkisiyle bu alanda araştırma yapma kararı verir. 4 yıl sonra fakülteden birincilikle mezun olduktan sonra 2 yıl doğduğu yörede pratisyen hekim olarak çalışsa da, temel bilim araştırmacısı olma kararlılığı değişmemiştir.

Genç yaşta bir hedef seçmesini sağlayacak fikri formasyonu, bin bir güçlüğe ve bilinmeze rağmen kararlılığını sürdürmesi ve o sırada İstanbul Tıp Fakültesi’nde olan teşvik edici ortamı görmesi Sancar’ın takdir edilecek ve örnek alınacak özelliklerinden bazıları.

Genç doktor daha Türkiye’deyken fotoreaktivasyon denen konuya ilgi duymaktadır. Derinlemesine araştırmak istediği alanda önemli buluşlara imza atmış bir bilim insanı olan Profesör Claude Rupert’in yanında Dallas’taki Texas Üniversitesi’nde doktora çalışmasına başlar. Ne istediğini bilmesinin ve amacına ulaşacabileği ortamını seçmesinin genç Sancar’ın bugünlere gelmesinde rolü büyük.

2005 yılında bir bilim dergisine verdiği röportajda, Sancar doktoraya ilk başladığında deney yapmakta yeterli bilgi ve birikiminin olmadığını söylüyor. “Bu yetersizliği telafi edebilmek için basit ama araştırdığım problemin özünü hedefleyen deneyler tasarlardım” diyor. Buna rağmen deneylerinden biri ne yaparsa yapsın başarısızlığa uğrar. Bunu gören diğer bir doktora öğrencisi, “Aziz, senin deneysel araştırmaya kabiliyetin yok, sen en iyisi doktorluğa geri dön” der. Ama o yılmaz, deneylere devam edip sonuca ulaşır ve onu bugünlere getiren yoluna devam eder. Yılmama, özgüven ve en karanlık günde bile tünelin ucundaki ışığı görebilme Sancar’ı başarıya götüren örnek alınacak karakter özelliklerinden bazıları.

 

Yorum yapın