Casus Uçaklar

1 Mayıs 1954’te Sovyetler Birliği’nin en yeni bombardıman uçağı Myasischev M-4 (kod adı “Çekiç”) Moskova’daki Kızıl Meydan’ın üstünde uçuyordu. Hidrojen bombasının başarıyla patlatılmasının üstünden çok geçmemişti ve ABD, 2. Dünya Savaşı’nda müttefiki olan SSCB’nin Soğuk Savaş’ta bir düşmana dönüşmesini izlemekle yetiniyordu.

İstihbarat elde etmek neredeyse olanaksızdı çünkü Sovyet hava sahasına girmeye yeltenen tüm keşif uçakları düşürülüyordu. Bu olayı değiştirense Lockheed’in U-2 uçağı oldu. Çok gizli 51. Bölge’deki tesiste geliştirilen bu uçak, düşman savaş uçaklarının ve füzelerinin menzili dışında uçarak havaalanlarının, fabrikaların ve tersanelerin detaylı fotoğraflarını çekiyordu. Bilgi, güçtür ve bu görüntüler ABD’ye eli kulağında bekleyen bir tehlike olmadığını gösterdi; bu sayede ölümcül silahlanma yarışı ve potansiyel nükleer savaş tehdidi ortadan kalktı.

Casus uçaklar zaman içinde, hiç silah taşımadıkları halde dünyanın en korkulan uçakları oldu. Hükümetlerin ve askeri kuvvetlerin kullandığı bu gökyüzündeki gözler, sınır devriyesinden düşman hatlarının gerisinden istihbarat toplamaya, cephe denetiminden stratejik karar almaya kadar birçok farklı görevde kullanılmaya başladı.

Mühendislerin başlıca hedefi, gereksinim duydukları bilgiyi hızla ve gizlice elde etmek. Çağdaş casus uçaklar bunun için en son bilim ve teknolojiden faydalanıyor ama eski uçaklar da şaşırtıcı başarılara imza atabiliyordu. SR-71 Blackbird de bu uçaklardan biriydi. Analog çağda, ilk defa 1964’te havalanan bu uçak, 1990’da emekliye ayrılana kadar keşif görevlerine çıktı.

Bu kara dev, 32 metre uzunluğa ve 17 metre kanat açıklığına sahip olmasına rağmen bir tüfek kurşunundan daha hızlı uçabiliyor, Mach 3’e, yani ses hızının üç katından fazlasına çıkarak saatte 3.700 km’den fazla yol gidebiliyordu. Kendine has kavisli yüzeyi ve keskin kenarları radar saptamasında kullanılabilecek çok az yüzeye sahipti ve döneminin en gelişmiş fotoğraf çekme donanımına sahip olan Blackbird, Everest Dağı’nın üç katı irtifadan yeryüzünün görüntülerini kaydedebiliyordu. Kazalarda kaybedilen SR-71’ler olduysa da, bu uçaklardan bir tanesi bile düşman tarafından düşürülemedi ya da düşman eline geçmedi.

Casus uçakların bu atası çoktan emekliye ayrıldığından, Lockheed Martin’in Skunk Works bölümü daha hızlı ve insansız bir uçak olan SR-72’yi geliştiriyor. Motorlar hipersonik hızlara çıkmak için bir melez sistem kullanacak ve uçağın koca bir kıtayı bir saatte aşması mümkün olacak. Bu hızda sırf havanın yarattığı sürtünme bile çeliği eritmeye yetiyor, o yüzden SR-72 büyük olasılıkla uzay mekiklerinde ve füzelerde kullanılan türden kompozit materyallerden inşa edilecek.

Uçağın 1.000 dereceyi aşan sıcaklıklara dayanabilmesi ve ölümcül hava kaçaklarını engellemek için tümüyle mühürlenmiş olması gerekiyor. Bu hızda fotoğraf çekmek için gereken teknolojiyi geliştirmek de yabana atılır şey değil ve uçağın elektronik donanımı henüz tam olarak belirlenmedi ve belki de icat bile edilmedi. Tek bildiğimiz, bu sefer uçağın yalnızca gözlemci olmayacağı. Bu yeni insansız uçak tepeden tırnağa silahlarla donatılacak ve 24 kilometre irtifadan (yani stratosferden) hedeflerini vuracak bombalar bırakabilecek.

Casus uçakların teknolojisinde aerodinamik yapı kilit rol oynuyor. O yüzden de SR-72 gibi uçakların bu hızlarda yolculuk yapmanın güçlükleriyle başa çıkabilecek biçimde tasarlanması lazım. Blackbird’ün Oğlu’nun da, subsonik, süpersonik ve hipersonik uçuşlar arasındaki geçişlerde değişen kaldırma merkezi tarafından paramparça edilmemek için son derecede dengeli olması şart.

Bununla birlikte Northrop Grumman’ın ürettiği insansız hava aracı olan Global Hawk, çok gizli bir casus uçağına hiç mi hiç benzemiyor. Kocaman bir ön profile ve nispeten hantal bir kuyruğa sahip olan bu muhteşem gözetleme uçağı, ABD Hava Kuvvetleri’nin yer üslerindeki kontrolcülere gerçek zamanlı istihbarat ve gözlem bilgisi sunabiliyor.

İnsansız hava araçları, casus araçların gelişiminde sayısız avantaj sağlıyor. Her şeyden önce, mühendislerin insan hayatını güvenceye alacak bir kokpit yapması gerekmiyor. Uzayın sınırında görev yapacak etkileyici bir makine için, bu zamandan, paradan ve yerden tasarruf demek. Casus dron kullanmanın bir diğer avantajı da, pilotlu görevlerden çok daha uzun süre havada kalabilmesi. Birçok dron, üsteki ekiple bağlantı kesilirse görevlerini nasıl yerine getireceği konusunda önceden programlanmış oluyor.

Havadan gözlem konusunda gündemden inmeyen bu tür bir casus dron da Northrop Grumman’ın RQ-180’i. Bu robot hakkında çok fazla şey bilinmiyor (varlığından başka) ve bu hayalet dron, tepeden tırnağa silahlı rakip ulusların, korunan hava sahalarında uçmak için tasarlanmış. Radar saptamasından kaçabildiği düşünülen bu dron, “uçurtma” ve “uçan kanat” tasarımlarının birleşimi olan “cranked kite” yapısında olabilir.

İri ve keskin açılı bölümler gelen radar dalgalarını dağıtmak, böylece geldikleri yere geri yansıyıp uçağı belli etmelerini engellemek için kullanılıyor. Görünürlüğünü azaltmak için, uçağın biçimi kadar, radar emici materyaller de kullanılabiliyor. Arama yapan bir radarın dalgaları çarpınca bu kaplamalar dalgaları yolundan saptırıp başka yöne gönderebiliyor ya da saptırılan dalgaların gelmekte olan dalgaları engellemesini sağlayabiliyor. Bu durumda uçak resmen görünmez hale geliyor.

Görünmezlik, hız ve güç iyi şeyler ama casus uçak doğru düzgün yük taşıyamıyorsa bedelini de hak etmiyor demektir. Sıradan bir askeri uçağa monte edilebilen, eklenen ya da yükseltilen sayısız elektronik aygıt bulunuyor ve böylece bu normal uçakları tam bir dijital algılama merkezine dönüştürmek mümkün oluyor. Örneğin radar ve sonar, nesnelerin yerini bulmak için radyo ve ses dalgalarını nesnelerden geri yansıtıyor.

Gözlem uçakları çoğu zaman yüksek çözünürlüklü görüntüleme donanımı, üst düzey yakınlaştırma, dijital video akışı ve kayıt becerilerine sahip. Termal görüntüleme ve kızılötesi algılayıcılar da neredeyse standartlaşmış donanımlardan.  Bunlara ek olarak sayısız iletişim kesici, akustik gözlem ve benzeri aygıtla dünyanın geri kalanına kulak vermek mümkün. Veriler, uçakta ya da yerde bulunan analizcilere yüksek hızlı gerçek zamanlı bağlantılarla aktarılıyor ve böylece, toplanan istihbarat avantaj sağlamada kullanılabiliyor.

Geleceğin istihbarat ve gözlem uçuşları yüksek hız, irtifa ve güce dayalı olacak ve otomatikleştirilmiş özelliklerden yararlanacak gibi görünüyor. Lockheed’in U-2 Dragon Lady‘si gibi emektarları emekliye ayırma planı olmasa da, daha hızlı, daha acımasız ve çok amaçlı casus uçaklara ilişkin söylentiler kol geziyor. Bunlardan biri, yine Lockheed’in California’daki Skunk Works casus uçak üretim merkezinin icadı olan TR-X. Uçak henüz tasarım aşamasında olsa da Lockheed bu casus uçağın bugün göklerde gezen tüm muhteşem casus uçakların en iyi yanlarını birleştirerek, 2030’da kullanıma girebilecek bir mega uçak oluşturacağını söylüyor. Gözünüz gökyüzünde olsun ama muhtemelen bu uçağı isteseniz de göremeyeceksiniz.

Kaynak: How It Works

Yorum yapın