İklim değişikliği, deniz seviyelerinde kıyı şehirlerini haritadan silebilecek yükseklikler meydana getirdikçe, milyarlarca insanın yaşayacak yeni yer bulması gerekecek. Çözüm, Fransız mimar Vincent Callebaut’a göre ”Denizin Altındaki Şehirler”. Bu yüzden, bu insanlara en uygun yerin okyanus veya deniz olduğunu düşünerek, onlara yuva olabilecek bir dizi sualtı gökdeleni tasarlamış.
Sualtı şehri konseptinin adı “Aequorea” ve denizanalarından esinlenen, suyun 1.000 metre altına kadar inen bir dizi bina içeriyor. Her bir “dokunaç” konutlarla, ofislerle, bilim laboratuvarlarıyla, deniz çiftlikleri ve bahçelerle dolu, fosil yakıtı gerektirmeden yaşamın sürdürülebileceği 250 kat içeriyor.
Okyanus dibindeki su türbinleri deniz akıntılarını elektriğe dönüştürürken biyoışır canlılar da bedavaya ışık sağlıyor. Besinler balkonlarda yetiştirilen mercan resiflerinden geliyor ve bina sakinlerine mineral bakımından zengin algler, planktonlar, yumuşakçalar ve diğer leziz deniz mahsulleri sunuyor.
Bunun üstüne, osmotik basınç sayesinde okyanustan sonsuz miktarda içme suyu elde ediliyor ve taze hava dolaşımı ya yüzeydeki rüzgar bacalarıyla ya da deniz suyunun oksijen istasyonlarında elektroliziyle sağlanıyor. Eğer komşu dokunaca misafirliğe gitmek isterseniz deniz suyundan ayrıştırılmış karbon ve hidrojenden üretilmiş biyoyakıtı kullanan bir denizaltıya biniyorsunuz.
Denizin altındaki şehirler, sizce ne kadar realist bir çözüm?
Kaynak: How It Works