Dünya’yı gözlemlemek ve belli görevler için atmosfere yüzlerce uydu fırlatıldı. Atmosferdeki uyduların başlıca görevlerini sizler için derledik.
Atmosfer
NASA 1965-1978 yılları arasında sekiz adet Nimbus Dünya Gözlem uydusu fırlattı. Bunlar atmosfer sıcaklığını ve nemi ölçmek için ”sonda” kullanan ilk uydulardı.
Oksijen ya da karbondioksitle ilişkilendirilen dalga boylarında kızılötesi(IR) radyasyon analizi yaparak sıcaklık ölçüyorlar. Kızılötesi ya da mikrodalga sondaları atmosferdeki su buharını tanımlayarak nemi hesaplıyor.
Mikrodalga sondaları daha düşük çözünürlüklü ama bulutların arkasında geçebildiğinden her türlü hava koşulunda kullanılabiliyor.
Okyanuslar
1970’lerde ABD ve SSCB, sentetik diyaframlı radar(SAR) donanımı taşıyan okyanus gözlem uydusu programları geliştirdiler. SAR’lar bir dizi radar görüntüsü elde edebiliyor. Bu sayede deniz yüzeyi yüksekliği, dalgalar, akıntılar, bunların dağılımları ölçülebiliyor. Ayrıca gemilerin rotaları ve petrol sızıntıları görülebiliyor.
Jason 1 ve Jason 2, seller ve iklimsel değişim gibi konularda daha iyi uyarıda bulunmak için bu teknikleri kullanarak okyanusların topografisini ve karakteristiklerini araştırıyor.
Kara
Endeavor uzay mekiğinin Şubat 2000’de kullandığı Mekik Radar Topografisi Görevi (SRTM) Dünya arazinin şimdiye kadarki en kapsamlı yüksek çözünürlüklü dijital topografi haritasını çıkarmak için kendi iki radar anteninden yararlandı. Bu veriler Google Earth tarafından 2B ve 3B haritalar oluşturmada kullanılıyor.
Dünya gözlem uyduları, bitki örtüsünün mevsimsel değişimini gözlemlemede de önemli. Uzun vadeli değişimleri incelemenin yanı sıra volkanik püskürme, orman yangını ve deprem gibi doğal afetleri gözlemlemek ve uyarıda bulunmak için kullanıyor.
Buz
1978’den bu yana Güney Kutbu’nda buz sahalarının her on yılda %2.7 küçüklüğünü keşdefen Envisat’ın çalışmalarını devam ettiren Avrupa Uzay Ajansı, CryoSat-2’yi 8 Nisan 2010’da fırlatıldı. Uydu,kutup okyanuslarındaki buz kalınlığını ve dağılımını inceleme görevi için özel olarak tasarlanmıştır.
NASA‘nın IceSat’ıysa (2004) Grönland ve Antarktika buz sahalarının yüksekliğini ve karakteristiklerini ölçmek için lazer ışığı darbeleri kullanıyor. Bu uydular sera gazlarının kutup atmosferindeki rolünü ve ozon katmanının iyiye gittiğini ortaya çıkardı.
Radyasyon
Görünür mavi, yeşil ve kırmızı ışık, Dünya‘nın yüzeyine ilişkin kısıtlı bilgi sunuyor, o yüzden de uydular elektromanyetik tayfın yakın kızılötesi ve kızılötesi kısmını incelemek için spektrometre taşıyor. Bunlar bitkileri tanıyıp gelişimini takip edebiliyor çünkü tüm bitkiler kızılötesi ışığı yansıtıyor.
Bitkilerin kızılötesi “parmak izi” aynı zamanda mevcut su düzeyini belirtebilir ve olası kuraklıklara karşı uyarıda bulunabilir. Benzer biçimde, açığa çıkmış kayalar da jeologların değerli mineral ve petrol yataklarını bulmasını sağlayan kendi kızılötesi parmak izine sahip.
Uydulardan gelen kızılötesi veriler “yapay renklendirmeli”; yani üç dalga boyunun görünmez ışığı birleşerek kırmızı, mavi ve yeşilin bir bileşimine dönüşüyor.
Yerçekimi
Avrupa Yerçekimi Alanı ve Kararlı Hal Okyanus Dolaşım Kaşifi (GOCE) 2009’un Mart ayında fırlatıldı ve Dünya‘nın yerçekimi alanını ölçmek üzere bir Elektrostatik Yerçekimi Gradyometresi (EGG) taşıyor.
Yerçekimi etkisindeki küçük değişimleri ölçen aygıt, okyanuslardaki dolaşımı ve değişimi, kutup buz örtülerinin hareketini ve bileşimini, Dünya‘nın iç fiziğini açıklayabilecek geoit haritalar hazırlamayı mümkün kılıyor.
NASA, Mart 2002’de iki adet Yerçekimi Geri Kazanım ve İklim Deneyi (GRACE) uzay aracı fırlattı. Bunlar da kendi hızlarında ve uzaklıklarında meydana gelen değişimi çok hassas biçimde ölçerek Dünya‘nın yerçekimi etkisini gösteren bir mikrodalga sistemi kullanıyor.
Kaynak: How It Works