İlk olarak 1960 yılında fizikçi Freeman Dyson tarafından önerilen Dyson küresi, bir yıldızı çevreleyerek enerjisini toplayan varsayımsal bir uydu sürüsü gibi düşünülebilir. Daha yaygın olarak bir “Dyson sürüsü” olarak bilinmesine rağmen, bazı insanlar, bir yıldızın gelecekteki bir medeniyet tarafından katı bir küre içine hapsedilebileceğini düşündüğünden adı “Dyson küresi” olarak da biliniyor. Ancak Dyson’ın kendisi bu fikri desteklemiyordu. Örneğin, bizimki gibi bir gezegen sistemi için, böyle bir yapıyı kurmak, Güneş dışındaki her cismin sökülüp dev bir küreye dönüştürülmesini gerektirir, çünkü Güneş‘in boyutu çok ama çok büyük.
Dyson’ın ilk önerisi, gelecekteki bir medeniyetin geniş enerji ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir yöntem olarak öne sürüldü. Bir medeniyetin enerji gereksinimi arttıkça, daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulacak ve bunu karşılamanın tek yolu belki de yıldızların gücünden faydalanmak olacak. Bu fikir, evrenin başka yerlerinde bu tür yapıları inşa eden ileri uzaylı medeniyetlerin olabileceğini düşündürüyor. Dyson, böyle bir yapının çok büyük miktarda kızılötesi radyasyon yayacağını, bu radyasyonun Dünya‘da bile fark edilebileceğini söylemişti.
Bu fikir bilim dünyasından yeteri kadar destek gördü. California’da bulunan SETI Enstitüsü uzayda Dyson kürelerini arıyor, Chicago’daki Fermilab ise Dyson kürelerinin var olma olasılığını doğrulamak için Güneş Sistemi dışındaki gözlemlerini analiz ediyor. “Eğlenceli ama yine de belirsiz ve sorgulanabilir” olarak nitelendirilen dört aday bulunmuş olsa da, aslında henüz ortada umut verici hiçbir şey yok.
Hayal etmesi eğlenceli olsa da, bir Dyson küresi inşa etmek, öncelikle lojistik açıdan çok zor. Katı kabuk fikrini ele alırsak, güneş panelleriyle kaplı ince (belki de 10 ila 100 metre kalınlığında) bir zar yapısı olabilir, ancak yine de bu yapının Dünya‘dan kat be kat büyük olması gerekiyor.
Bir yıldızın etrafına yerleştirildiğinde, yapısal bütünlüğünü koruması çok zor olacak, eğer yıldızın etrafında “yörüngede” tutacak şekilde döndürülürse, yapay ekvatorunun etrafındaki alanlar sabit olabilir, ancak kutuplarda dönüş olmayacağı için kütle çekimi kuvveti nedeniyle çökecek.
Dyson bu yüzden sürü fikrini destekliyor. Bu yapı, güneş enerjisi toplayan yüz binlerce uydunun yıldızın etrafına yerleştirilmesi ile oluşuyor. Topladıkları enerji, daha sonra yine uydular yardımıyla bir merkeze ışınlanıyor. Yıldızın etrafında dönen uydular söz konusu olduğundan, yapı bozulmadan kalıyor ve yıldızdan büyük miktarda enerji aktarması mümkün oluyor.
Böyle bir yapıyı inşa etmek pek olası görünmese de, daha küçük ölçekte bir şeyle benzer bir işi gerçekleştirmek mümkün olabilir. Örneğin, bazı teorilere göre Dünya ile Ay arasına yerleştirilen büyük uzay aracı ile güneş enerjisi emilebilir ve Dünya‘ya ışınlanabilir. Uzay tabanlı güneş enerjisi (space- based solar power – SBSP) olarak adlandırılan bu yöntem, bilim kurgu yazarlarının maceralarında tercih ettiği bir fikir ve bir Dyson küresinden çok daha umut verici bir teknoloji gibi görünüyor.
Bununla birlikte, belki de binlerce yıl sonra yıldızlararası kâşiflere dönüştüğümüzde, muazzam enerji kaynaklarına ihtiyacımız olabilir. Büyük miktarda enerji elde etmek için de bir yıldızdan daha iyi bir kaynak bulamayız.
Kaynak: All About Space