Güney İspanya’da bir tepenin üstünde duran bu yapı, tarihte bir İslam devletinin liderine layık. Müslüman olan Mağripliler 711 yılından başlayarak Cebelitarık Boğazı aracılığıyla Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya geçtiler ve İber Yarımadası’na yerleştiler. 720 yılına gelindiğinde İspanya’nın ve Portekiz’in büyük kısmı Mağriplilerin kontrolü altındaydı ve güneydeki Endülüs bölgesinden yönetiliyordu. Granada’daki El Hamra sarayı da bu bölgenin merkezi oldu ve asırlar boyu kraliyet ailesini ağırladı.
El Hamra sarayı aslında Granada’nın (Arapçada Gırnata’nın) ilk krallarının inşa etmiş olduğu bir kalenin yıkıntıları üstüne yapılmıştı ama 13. ve 14. yüzyıllarda, Nasıri hanedanının kurucusu olan Muhammed Nasır’ın ve onun soyundan gelenlerin çabalarıyla büyük bir kaleye dönüştü. Site üç ana saraydan oluşuyordu: Comares Sarayı, Aslanlar Sarayı ve Partal Sarayı. Mersinli Avlu’yu çevreleyen Comares Sarayı, sultanın konutuydu ve Darro nehri vadisini görüyordu.
Sarayların ve saray bahçelerinin tümü 1.730 metre uzunluktaki görkemli bir surla çevriliydi ve burada önemli bir askeri üs olan Alcazaba yer alıyordu. Mağriplilerin İber’de kurduğu krallık 1492’de Reconquista (Hristiyanların yeniden fethi) denilen dönemde yıkıldı. El Hamra, Kutsal Roma İmparatoru 5. Charles’in Hristiyan kuvvetlerinin eline geçti. Zaferin hemen ardından Charles, kalenin bir kısmının yıkılmasını emretti ve buraya hem Rönesans hem de Roma izleri taşıyan kendi sarayını inşa ettirdi.
El Hamra 18.yüzyıl boyunca terk edilmiş halde kaldı ve 1808-1814 tarihleri arasında gerçekleşen Yarımada Savaşı’nda Fransızların Granada’yı istilası sırasında sarayın büyük kısmı harap oldu. Kaleyi onarma ve restore etme çabaları ancak 19. yüzyılda gerçekleşti. El Hamra bugün İspanya’nın en çok ziyaret edilen turist mekanlarından biri ve 2014’te saraya gelen ziyaretçi sayısı 2,4milyondan fazlaydı.
Generalife Bahçeleri
Granada hükümdarları yöneticilik vazifelerini yerine getirdikten sonra yemyeşil Generalife bahçelerine çekilirdi. Buradaki komşu saray da 13. yüzyılda yapılmıştı ancak Hristiyan haçlıların bölgedeki Mağriplileri ortadan kaldırmasından sonra, sarayda Roma tarzından esinlenen çok sayıda değişiklik oldu.
Sarayı oluşturan iki gösterişsiz bina birbirine Patio de la Acequia (Su Yolu Bahçesi) ile bağlanır ve El Hamra’daki sulama kanalının suyu, avluyu ikiye bölen bahçeden geçer. Bahçeyi yapan hükümdarın burayı kendi inandığı cennete benzetmeye çalıştığı söylenir.
Kaynak: How It Works