Elektromanyetizma

1752’de, Philadelphia’da hava kararırken Benjamin Franklin ipekten yapılmış uçurtmasıyla dışarı çıktı. Uçurtmanın üst noktasına bir tel, alt noktasına iki adet ip bağladı. Bu iplerden biri kendirden diğeri ipektendi. Bir yandan fırtınadan korunmaya çalışan Franklin, yağmurdan sırılsıklam olmuş kendir ipe bir metal anahtar geçirdi. Kuru olan ipek ipiyse sımsıkı tuttu ve uçurtma zar zor havalanırken deneyine başladı.

Şimşeklerin arasında yükselen ıslak uçurtma, atmosferdeki elektriği iletmeye başlamıştı. Franklin’in “elektrik ateşi” adını verdiği şey, ıslak kendirden ilerleyip anahtardan geçiyor ve parmaklarına kıvılcımlar saçıyordu. Franklin bu yükü Leyden kabı adlı bir “pilde” depoladı ve havadaki elektriği yakalamış oldu.

İnsanların kıvılcımlarla ilk oynayışı değildi bu. Otto Von Guericke, 1663’te kükürt toplarını birbirine sürterek statik yük oluşturmuş ve 18. yüzyıl başında Stephen Gray cam tüpleri birbirine sürterek kendir ipinde ve metal tellerde elektriğin dolaşmasını sağlamıştı.

Kıvılcımlar saçan uçurtmanın tetiklediği deneyler, gözlemleri denklemlere dönüştürdü. Elektriğin ilk matematiksel açıklaması o yüzyılın sonunda gerçekleşti. Charles-Augustin de Coulomb, elektriksel ve manyetik kuvvetlerin kısmen yer çekimi gibi işlediğini fark etti. Kaynağa ne kadar yaklaşırsan etkileri o kadar artıyordu.

Daha sonraları Alessandro Volta, bakır, çinko ve tuzlu suya batırılmış kartonları üst üste dizerek bir kimyasal pil icat etti. Bu da Georg Simon Ohm’un hangi materyallerin akım geçirdiğini test etmesini sağladı. Ohm, bu gözlemlerini kullanarak, materyalin çapının ve uzunluğunun, elektrik akışına gösterdiği direnç üstünde etkili olduğunu belirten bir kural geliştirdi.

Gelişmeler birbirini takip ediyordu ama hala bir şey eksikti. Hiç kimse elektrikle manyetizmanın aslında ilişkili olduğunu kavrayamamıştı. Derken, 1820’de Danimarkalı fizikçi Hans Christian Orsted eksik halkayı kaza eseri buldu. Elektrik akımının bir pusulanın ibresini oynatabildiğini, yani bir manyetik alan oluşturduğunu keşfetti. Michael Faraday ise bunun tam tersini gözlemledi, yani hareketli bir manyetik alan, elektrik akımına yol açıyordu.

Bu bilgilerden faydalanan James Clerk Maxwell ise elektromanyetizmayı dünyaya açıklayarak elektronik devriminin önünü açtı.

Kaynak: How It Works

Yorum yapın