Fort Worth kasabası, ABDʻnin Teksas eyaletindeki Dallas şehrine kısa bir sürüş mesafesinde. Bu kasaba, dünyanın en gelişmiş savaş uçaklarından birinin inşa edildiği devasa ve yüksek güvenlikli tesise ev sahipliği yapıyor.
Lockheed Martin şirketine ait tesiste binlerce kişi durmaksızın F-35’ler üzerinde çalışıyor. Fort Worth halkından 18.000 kişi havacılık sektöründe istihdam ediliyor. Bu kadar insanı aynı anda tesise sığdırmak mümkün olmadığı için vardiyalı çalışıyorlar. Uçağı inşa eden mühendis, teknisyen ve makinistlerin yanı sıra onları destekleyen temizlikçiler, kafeterya çalışanları, güvenlik personeli ve çok daha fazlası var.
Ziyaretçiler arabalarla koridorlarda dolaşıyor ve yaya geçitlerinde durup bekliyorlar. Koridorun iki tarafında da bir mühendislik harikası duruyor: Kanatları, kokpitleri, kuyrukları ve kabiniyle parça parça bir araya gelen F-35. Her bir F-35’in üzerine monte edilen elektronik ekranlar o uçağın hangi ülkeye gideceğini ve teslim tarihine ne kadar kaldığını gösteriyor. Teknolojik açıdan bu kadar gelişmiş bir şeyin gözlerinizin önünde monte edildiğini görmek insanda hayranlık uyandırıyor.
Sonlara doğru yeşil tonlarındaki gövde, boyama odasına giriyor. İşçiler gövdeyi griye boyamak için Thor ve Zeus adlı araba büyüklüğündeki iki makineyi kullanıyor. Uçaklar düşük görünürlüklü gri renge boyanmış halde odadan çıkıyor ve birkaç kontrolden sonra uçuş hattına gönderiliyor. Burada uçuş testleri yapılıyor.
Her bir F-35; Türkiye, İngiltere, Belçika, Danimarka, Avustralya ve İsrail gibi müşterilerine gönderilmeden önce belirli uçuş testlerinden geçmek zorunda. Yani bu kasaba büyüklüğündeki tesis bir anlamda tüm dünyaya açılan bir kapı. Fabrikadaki en büyük bina, bir zamanlar dünyanın en büyük klimalı odasıydı.
II. Dünya Savaşı sırasında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt bombardıman uçaklarını üretmek için Fort Worth’ü seçtiğinde klima kullanımı yaygın değildi. Ama klima gerçekten gerekli çünkü hem uçak parçalarının sıcaktan bükülmesini önlüyor hem de işçiler için çok daha rahat bir ortam sağlıyor.
Birçok uçak şirketi burada onlarca yıl çalıştıktan sonra 1990ʻlarda bölge Lockheed Martin’e kaldı. Lockheed Martin o dönemin popüler avcı uçakları F-16’yı ve F-22’yi üretiyordu. Ancak şirket güvenilir avcı uçaklarıyla ün yapmış olsa da dünya genelindeki ordular yeni bir şey istiyordu.
Orduların ihtiyacı “beşinci nesil savaş uçağı” idi. Bu uçağın radardaki izdüşümü çok küçük olacak, böylece tespit edilmesi zor olacaktı. Ayrıca pilotun düzenleme yapabileceği elektronik bir kokpit istiyorlardı. Böylece pilot her görev için gereken bilgileri kokpitten edinebilecekti. Tabii ki uçağın geleceğe dönük bir yatırım olmasını da istiyorlardı: İnsansız hava araçlarıyla bağlantı kurabilmeli ve en yeni silahları taşıyabilmeliydi.
Lockheed Martin’in F-35’i üretme teklifi Amerikan ordusunu memnun etti. Ekim 2001’de F-35’i geliştirme ve üretme sözleşmesi imzalandı. Yıllar süren geliştirme ve test sürecinin ardından, F-35’ler 2015 yılında ilk kez faaliyete geçti. Bugün dünyanın dört bir yanında hem savaş operasyonlarında hem de hava gösterilerinde uçan yüzlerce F-35 var.
Lightning II adıyla da anılan uçağın üç çeşidi var: geleneksel pistlere inip kalkabilen F-35A, kısa kalkış ve dikey iniş yapabilen F-35B ve uçak gemilerinde kullanılabilen F-35C. F-35 o kadar esnek ki akla gelebilecek her ortamda kullanılabiliyor.
F-35 pilotları özel bir eğitimden geçiyor. Yüksek g kuvvetlerinde, yani Dünya‘nın yer çekiminden kat kat fazla çekim kuvveti altında uçağı kullanmayı öğreniyorlar. Bu kuvvetin etkisini lunaparktaki hız trenlerinde aşağı inişin sonunda hissedebilirsiniz. Pilotlar da aniden dalışa geçince veya dönüş yapınca benzer bir his yaşıyor.
Peki, mevcut savaş uçakları arasında F-35’i farklı kılan ne? F-35 “görünmezlik” için tasarlanmış bir uçak. Üretimde görevli makinistlerin çok dikkatli davranmaları gerekiyor çünkü gövdeyi ve kanatları oluşturan parçalar arasındaki küçük boşluklar bile radarda apaçık görülüyor. Eskiden makinistler parçaları birleştirmek için epoksi (bir çeşit yapıştırıcı) kullanıyordu ama epoksi zamanla çatlıyor ve onarılması gerekiyor. F-35’ler daha uzun süre dayanacak şekilde üretiliyor, böylece onarım için sık sık hangara çekilmeleri gerekmiyor.
F-35 kokpitinin tasarımı o kadar gizli tutuluyor ki tam nasıl göründüğünü çok az insan biliyor. Ancak pilotların anlattığına göre F-35 kokpitini kullanmak iPad’le oynamaya benziyor. Kafa karıştıran bir sürü kadranla dolu, kokpiti parçalamadan hiçbir şeyin değiştirilemediği günler geride kaldı. F-35’in kokpiti tamamen elektronik. Pilotlar görmek istedikleri verileri ekrana çağırıp o görev için gerekli olmayan bilgileri gizleyebiliyor.
Kokpit gibi gizli tutulan kask teknolojisi de sanal gerçeklik hayranlarının ilgi odağı. Lockheed’in söylediğine göre bu kaskı takan pilotlar yalnızca önlerini görmekle kalmıyor, uçağın altına yerleştirilen özel kameralar sayesinde aşağı bakınca üzerinde uçtukları sahayı da görebiliyor. Düşman savaş uçaklarının F-35’e gizlice yaklaşması olanaksız görünüyor.
Yakında uçan dost uçaklar varsa pilotun kaskı, diğer pilotların gördüklerini de yansıtabiliyor. Böylece F-35 pilotları çarpışma sırasında arkadaşlarına yardım edebiliyor, diğer pilotların gözden kaçırabileceği engelleri görüp birbirlerine haber verebiliyor. F-35’le takım çalışmasında yeni bir dönem başlıyor.
Takım çalışması demişken, F-35 pilotları göreve katkıda bulunabilecek insansız hava araçlarıyla (dron) birlikte çalışabiliyor. Dronlar hedefe yaklaşmak için mükemmel bir seçim çünkü dron vurulsa bile F-35 pilotuna bir şey olmuyor. Pilot, kokpiti ve kaskını kullanarak dronu izliyor ve gerekirse onu yönlendirebiliyor. Dron teknolojisi geliştikçe bu kullanım daha da yaygın hale gelecek.
Tüm bunlar gösteriyor ki F-35 sadece günümüzün değil, geleceğin de savaş uçağı. Birçok ülkenin hava kuvvetleri bu yeni nesil savaş uçağını uzun yıllar boyunca, belki de 2070’e kadar kullanmayı umuyor. Savaşların hiç yaşanmamasını umsak da anlaşılan o ki bu savaşçıyı uzun bir süre boyunca göklerde göreceğiz.
Kaynak: How It Works