Gezegenimiz şaşırtıcı bir canlı çeşitliliğine sahip. Doğa en beklenmedik yerlerde bile cu canlılığın korunmasını sağlıyor. Kimi, inanılmaz basınç değerlerine, bazıları oksijensizliğe ya da zifiri karanlığa dayanabilen bu türlerin büyük çoğunluğu kendilerine özgü tuhaf becerilere sahip. Ve bu büyüleyici çeşitlilik karşısında etkilenmemek mümkün değil.
Okyanusların en derin noktalarından Himalayalar’ın zirvesine kadar, hayvanlar aleminin enlerine doğru bir yolculuğa çıkalım.
En Ölümcül: Kutu Denizanası (Cubozoa)
Birçok türü mevcut olan kutu denizanalarının en tehlikelisi deniz yabanarısı (Chironex fleckeri) adını taşıyor. Bu denizanası tüm gezegendeki en ölümcül silaha sahip. 60 tane dokungacı var ve her bir dokungacında binlerce toksin kapsülü bulunuyor. Kapsül dediğimize aldanmayın; Bunlar deriye bir ok gibi saplanabilir. Ve her biri 60 kişiyi öldürecek oranda zehir taşıyor. Neyse ki saldırgan değil…
Dünyanın en zehirli canlısı unvanına sahip denizanası, deniz türleri için olduğu kadar insanlar için de tehlikeli. Onunla temasın sonucunda kurtulmayı başarsanız bile zehrinin verdiği acı aylarca sürebilir. Hatta zehrin etkisi ölümcül aşamaya ulaşmadan önce, bu katlanılamaz acı nedeniyle yaşamını yitiren insanlar da oldu.
En Hızlı: Alaca Doğan (Falco Peregrinus) (320 km/s)
Söz konusu hız olduğunda, kuşlar hep avantajlı. Sebebi malum… Alaca doğan saatte 320 kilometreye varan olağanüstü hızıyla herkesi geride bırakıyor. Gezegenin en hızlı kuşu unvanını elinde tutan tür, avlanmak için dalışa geçerken kendine ait rekorları güncelleyebilir.
Sizi bir kere gözüne kestirdiyse, inanılmayacak kadar dik bir şekilde dalışa geçebilen alaca doğandan kaçmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Tabii av peşinde değilse bu hızda uçmasına da gerek yok. Onun sırrı, güçlü kasları ve büyük kanatlarında yatıyor.
En Büyük: Mavi Balina (Balaenoptera Musculus)
Mavi balina, 180 tonluk ağırlığı ve 30 metrelik boyuyla dünyanın en büyük canlısı. Balinanın dili bile bir fil ağırlığında. Bu devasa ölçüler, onun her türden deniz canlısını avlayabildiğini düşündürüyor. Oysa gerçekte sadece planktonlar ve minik deniz kabuklarıyla beslenmeyi tercih ediyor. Saatte 30 km gibi inanılmaz bir hızla yüzebilen mavi balinalar için tehlike oluşturabilen yegane türler; köpekbalıkları ve katil balinalar.
En Büyük Kara: Afrika Fili (Loxodonta)
Yaşayan en büyük kara hayvanı. 7 ton ağırlığa kadar çıkabilen Afrika fillerinin boylarıysa 10 metre civarında. Yerden yükseklikleri bile 4 metreden fazla. Ayrıca beyinlerinin de 5 kg ağırlığında olduğunu ekleyelim.
En Küçük: Dünyanın En Küçük Balığı (Paedocypris Progenetica)
Sadece 8 mm uzunluğunda olan bu balık 2006 yılında, Endonezya’nın Sumatra Adası’nda keşfedildi. Asit oranı çok yüksek olan bataklıklarda yaşayabilen balık, kendisini keşfeden araştırmacıları bir hayli şaşırttı.
En Derinde: Kurbağa Balığı (Astroscopus Guttatus) (Okyanus Tabanı)
Kafasının tepesindeki gözleri nedeniyle kurbağaları andırdığı için böyle bir isim aldı. Yassı vücudunu kumlara gömerek gizlendiği sırada bile her şeyi gören o gözler dışarıda kalıyor. Av peşinde koşmasına hiç gerek yok. Bu şekilde pusuya yatıp uzun bir süre boyunca sabırla bekleyebilir.
O iyi bir avcı değil ve bu açığı zehriyle kapatıyor. Avını elinden kaçırsa bile yaralamış olması yeterli. Sonra sinsice takip etmeye başlıyor; Nasılsa git gide güçten düşüp yavaşlayacak Bu da yetmezmiş gibi, gözlerinin arkasında elektrik şoku verebilen bir organı var. Bu tamamen savunma amaçlı olarak devreye sokulan bir strateji. Onu takip eden becerikli bir avcı, çok yaklaştığı anda şoka maruz kalabilir.
En Şaşırtıcı Kış Uykusu: Orman Kurbağası (Rana Sylvatica)
Orman kurbağası olarak tanınan bu türün donmuş, üzeri buzla kaplanıp kaskatı hale gelmiş bir üyesini görürseniz öldüğünü sanmayın. Nefes almıyor, hatta kalbi atmıyor olabilir ama o sadece uyuyor.
Orman kurbağaları, soğuk kış ayları boyunca uyumaya devam eden türlerden. Öyle ki gerçekten nefes almıyor. Tabii ki kalbi duruyor, kanı da buz kristallerine dönüşüyor. Aslında bu haldeyken ölmesi gerek ama o yaşamaya devam ediyor. Hava tekrar ısınmaya başladığında kanı eski haline dönüyor, donmuş kurbağa yavaş yavaş normal değerlerine kavuşuyor ve nihayet kalbi tekrar çalışmaya başlıyor.
Bu kurbağa, kış uykusu konusunda benzeri görülmemiş bir beceriye sahip. Dört hafta boyunca donmuş halde kalıp, uyandığında sadece 1 gün içinde tüm yaşamsal faaliyetlerini normal değerleriyle geri kazanması da takdire şayan. Sırrı tabii ki yine antifriz proteinleri. Ama bu kez proteinler kanın donmasını sağlıyor . Kan buzlaşınca , kurbağanın hücrelerindeki suyun % 70’i emiliyor. Bu esnada karaciğeri bol miktarda glikoz üretip, hücreleri bu glikozla dolduruyor. Böylece hücrelerin tamamen kuruması önlendiği için kurbağa ölmüyor. Çözünmeyi başlatan şeyse suyun hücrelere geri dönmesi.
En Kötü Kokan: Kutup Porsuğu (Gulo Gulo)
Sansargillerin bu utangaç üyesi insanlarla karşılaşmamak için saklanmayı tercih ettiğinden, kendisine nadiren rastlanabiliyor. Tıpkı diğer gelincik türleri gibi onun da sıvı salgılayan özel bezleri var. Bu sıvıyı kendi mıntıkasını işaretlemek için kullanıyor.
Son derece kötü kokan sıvıyı, sonrası için sakladığı yiyeceklerin üzerine de püskürtüyor ki kimse onlara dokunmasın. Tabii ki kimse böyle kötü kokan bir şeyi yemek istemez; kendisi hariç. Kokusunu olağanüstü büyüklükte bir alana yayabilen kutup porsuğu, tüm bu bölgeyi sahiplenmiş oluyor.
Kutup porsukları ufak boyutlarına rağmen ayılara kafa tutabilen ender türlerden. Hatta genelde ilk pes eden taraf ayı oluyor. Bunu, yemeğine kimseyi yaklaştırmayan bir ayıya bile yapabiliyorlar.
En Yüksek: Tibet Sığırı (Bos Grunniens) (8200 metre)
Yak olarak da bilinen Tibet sığırı bu yüksekliğe kadar tırmanabiliyor çünkü oldukça kalın, iki katlı bir kürke sahipler. Kocaman kalpleri ve büyük ciğerleri sayesinde, ihtiyaç duydukları oksijeni bu zorlu koşullarda bile rahatça elde edebilirler.
Zaten dünyanın zirvesinde yaşamak için doğmuşlar; 15 santigrat derecenin üzerine uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Bu yüksekliği geçebilenlerse sadece mikroorganizmalar ve bazı kuş türleri.
Kaynak: Popular Science