Bir grup gönüllünün sahneye çıkıp sallanan bir saate boş boş bakmaları, sonra bir anda gıdaklayan tavuklara dönüşmeleri epey eğlenceli görünüyor ama acaba hipnoz, eğlenceli bir sahne gösterisinden mi ibaret? Hipnoz kesinlikle modern bir teknik değil. Bilinen ilk tıbbi kullanımı, MÖ 1550 dolaylarında yazılan Mısır Ebers Papirüsü’nde geçiyor. İnsanları derin bir trans haline sokma becerisi zamanla gelişerek, bağımlılık yapıcı alışkanlıkları değiştirmek veya rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla bilinçaltına ulaşıp yeni telkinler ekmeye dönüştü.
Bununla birlikte, beyinle ilgili birçok şey gibi hipnoz fenomenini de bilim insanları hâlâ tam olarak çözmüş değil. Hipnozun başarısı, sözlü ve görsel rehberler aracılığıyla yüksek bir rahatlama ve odaklanma haline girmeye dayanıyor. Bu haldeki kişinin beyninin telkine daha açık olduğu düşünülüyor. Bu tekniğin neden işe yaradığı ve beynimize ne yaptığı konusunda iki ana teori var. “Değişmiş hal teorisi” hipnozun uykuya çok benzediğini öne sürüyor: Transa benzer bir haldeyken beynin süreçleri farklı çalışıyor ama telkini benimsediğinizi kabullenecek kadar uyanık değilsiniz. “Hal dışı teorisi” ise uykunun aksine, hipnotize edilen kişinin olanların farkında olduğunu ve hipnoz uzmanının talimatlarına aktif olarak katıldığını öne sürüyor. Bununla birlikte, hangi teorinin doğru olduğu konusunda tartışmalar ve belirsizlikler sürüyor.
Peki, nasıl hipnotize oluyoruz? Özetle, bir hipnotist veya hipnoterapist, sözlü telkinler (genellikle uykuyla ilgili benzetmeler) kullanarak kişiyi bir rahatlama haline sokuyor. Hipnotist kişinin hayal gücüne ve gerçekte orada olmayan bir şeye daha fazla vurgu yaptıkça kişi hipnotik bir hale girmeye başlıyor. Bununla birlikte, herkes hipnotize edilemiyor. Bazı kişileri tüm hipnoz tekniklerine bağışık ve hiçbirine tepki vermiyorlar. Nüfusun küçük bir yüzdesi ise çok daha kolay hipnotize edilebiliyor ve telkine daha açık. Hipnoza yatkın olanlarda bu teknik ameliyat sırasında da kullanılabiliyor. Hatta bazı hastaların hipnoz sonrası telkinlere de yanıt verdiği, verilen bir talimatı yıllar sonra uygulayabildikleri biliniyor.
Hipnotize edilebilen çoğunluk içinde yer alanlar için hipnoz bir tedavi yöntemi olarak da kullanılabiliyor. Sigara bağımlılığı, obezite ve anksiyete tedavisi gibi sorunlu davranışların tedavisinde işe yaradığı belgelenmiş durumda. Yani hipnoz sadece bir sahne performansı değil, oldukça yararlı bir tıbbi araç.
Hipnozun Evreleri
Hipnoterapi sırasında trans oluşturmak için kullanılan birçok farklı teknik var.
Mayalama: Bu evrede hipnoterapist hastanın transına hazırlık yapar ve ana hatları belirler. Tedavinin hedefleri hakkında bir görüşme yapılabilir.
Hazırlık: Hasta gözlerini kapatıp rahat bir pozisyon alır. Hastayı rahatlatmak için nefes teknikleri kullanılabilir.
Tetikleme: Hipnotik tetiklemede birkaç teknikten biri kullanılır. Hasta, bir sahili hayal etmek gibi sakinleştirici görsel ipuçlarıyla meditatif bir hale yönlendirilebilir.
Hipnoz Hali (Trans): Başarılı bir tetiklemenin ardından hasta hem fiziksel hem zihinsel olarak yüksek bir gevşeme haline girer.
Telkin: Hipnoterapist, bilinçaltındaki düşünceleri değiştirmek amacıyla sözlü iletişim kurarak telkinlerde bulunur.
Çıkış: Mayalama evresinde hipnoterapistin belirlediği işaret (örn. bir ses veya kelime) hastayı hipnoz halinden çıkarmak için kullanılır.
Hipnoterapinin İcadı
Hastalarının gözlerine derin derin bakarak onları iyileştirdiğini iddia eden Alman Doktor Franz Anton Mesmer, yeni bir bilim alanından faydalandığını öne sürüyordu: hayvan manyetizması. 18. yüzyılın sonlarında yaşayan Mesmer, vücudun manyetik bir “sıvı” ile çevrili olduğuna inanıyordu. Mıknatısla veya kendisi gibi “doğal manyetik kuvveti daha yüksek” bir insanın yardımıyla bu sıvı hareket ettirilebilir, böylece hastanın sorunları tedavi edilebilirdi. Bunlar yapılırken hastanın zihinsel hali telkine açık olmalıydı.
Mesmer’in günümüzde “mesmerizm” adıyla bilinen tekniği Viyana’da hızla yayıldı. Ancak tedavinin işe yaramadığı ve meslektaşları tarafından onaylanmadığı söylentileri de bir o kadar hızlı yayıldı. Skandal patlak verince Mesmer, hileli çalışmalarını sürdürmek üzere Paris’e kaçtı. Orada yeni bir üne kavuşan Mesmer, yüksek profilli müşteriler edindi. Hatta Kraliçe Marie Antoinette’e bile hizmet verdi. Ancak skandal bir kez daha patlak verince Mesmer oradan da ayrılıp Avrupa’yı dolaştı ve 1815’te Almanya’da öldü. Hayvan manyetizması teorisi hatalarla dolu olmasına rağmen Mesmer’in doğru yaptığı bir şey vardı: Hastalarında tetiklediği telkinlere açık zihinsel hal, bugün gördüğümüz etkili hipnozun temelini oluşturdu.
Hayvanlar Hipnotize Edilebilir Mi?
İnternette “tavuk hipnozu” videoları görmüş olabilirsiniz: Uyanık gibi görünen bir tavuk yerde sabit tutulurken gagasından uzağa doğru bir çizgi çekilir. Tavuk çizgiye bakmaya başlayınca aniden durur. Hipnotik bir transa girmiş gibi taş kesilen tavuk acaba gerçekten hipnotize oldu mu? Cevap, hayır. Tavuk aslında hipnotize olmadı ama bilim insanlarının “tonik hareketsizlik” dediği, korkuyla etkinleşen bir tepki gösterdi.
Tavuk zapt edilerek yere sabitlendiği zaman yaşadığı stres, ona hayatının tehlikede olduğunu düşündürüyor olabilir. Tavuğun bu şekilde zapt edilerek dikkatinin çekilmesi, tavuğu katatonik bir hale sokarak felç geçirmiş gibi görünmesini sağlar. Ördek, köpekbalığı, yılan ve tavşan gibi hayvanlar da yırtıcılardan kaçınmak için bu davranışı sergiler ve ölü taklidi yaparlar.
Kaynak: How It Works