Hiroşima’da Yaşayabiliyorken Neden Çernobil’de Yaşayamıyoruz?

ABD’nin 1945’de Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı nükleer bombalar arasında bile fark var. Hiroşima’ya atılan “Little Boy” (Küçük Oğlan) bir uranyum bombasıydı. Hiroşima semalarında patladığında uranyum nükleer fisyon sürecine girdi ve 16 kilotonluk bir patlama oluştu. 70 bin insan öldü, bir o kadarı da ağır yaralandı. Şehrin % 70’i yerle bir oldu. Sonraki yıllarda aşırı radyasyon nedeniyle kanserden ölenlerse bu sayıya dahil değil.

Hiroşima’daki nükleer bomba 15 kilotonluk bir etkiye sahipken, Nagazaki’deki 21 kilotonluk bir etkiye sahipti.

Nagazaki’ye atılan “Fat Man” (Şişman Adam) ise plütonyum bombasıydı. Patladığında 21 kilotonluk yıkım gücüne sahipti. Hiroşima dümdüz bir şehirdi ama Nagazaki’de bombanın patladığı yer vadiye denk geldi. Böylece şehrin bir kısmı patlamanın etkisinden kurtulmayı başardı. Yine de hemen ölenlerin sayısının 45 ila 70 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. 75 bin kişi de yaralı olarak kurtuldu.

Çernobil’deki nükleer reaktör faciası 1986’da yaşandı. Patlama anında 28 kisi hayatını kaybetti, 47 kişi hastalandı, takip eden yıllarda 7 bin kişi tiroit kanseri oldu. O an çevreye yayılan nükleer yakıt miktarıysa 10 ton. Etkisi o kadar geniş bir alana yayıldı ki sadece Ukrayna’da 18 bin kilometrekarelik tarım toprağı ve ülke ormanlarının % 40’ı radyoaktiflenmeye maruz kaldı. Ukrayna’nın yan sıra, etkinin en şiddetli olduğu yerler Belarus ve Rusya’ydı. Hatta rüzgarlarla Avrupa’ya kadar ulaşıp Birleşik Krallık da dahil birçok Avrupa ülkesini tehdit etti.

Atom Bombasi Etkileri

Gelelim sorunun cevabına. Çernobil reaktörünün patlaması, çevreye çok daha yüksek oranda radyoaktif madde salınmasına sebep oldu. Küçük Oğlan 63,5 kilogram uranyum, Şişman Adam 6 kilogram plütonyum taşıyordu. Çernobil’deyse 180 tonluk nükleer yakıt bulunuyordu. Bombalardaki radyoaktif etkinin önemli bir kısmı mantar bulutla havaya dağılır. Çernobil’de toprağa sızdı.

Reaktör bölgesinin son yıllarda tekrar vahşi yaşam alanına dönüştüğü bilinse de henüz güvenli olup olmadığından emin değiliz.Örneğin bölgeden alınan buğday tohumları hala mutasyonlu ürün verirken, soya fasulyeleri reaktörün yanı başında sağlıklı bir şekilde büyüyebiliyor. Soru şu; bu açıdan buğdaya mı yoksa soya fasulyesine mi benziyoruz ? Henüz bu sorunun yanıtını bilen yok.

Kaynak: Popular Science

Yorum yapın