İbranilerin tek tanrıcılığından önce yakın coğrafyada diğer tanrıları reddeden bir takım akımlar ortaya çıkmıştı. Örneğin Mısır firavunu Akhenaton, rahiplerin hegemonyasına karşı gelmek adına Aten’i tek tanrı ilan etmişti. Ancak kadim Mısır, her daim tanrılar panteonunun fikriyatıyla yorulduğundan inanç siyasi hareketten öteye gidemedi. İbranilerin inancı ise onları özgün kılan başka bir zihne elveriş anlamına gelmekteydi.
4000 yıl kadar önce doğudan Kenan’a (Filistin) göç eden bu halk Sami kökenlidir. Aldıkları isim muhtemelen çevre halklar tarafından onlara yakıştırılmıştı ve ”Fırat’ın öte yanından gelenler” anlamını taşımaktaydı.
Tanah Türkçede Tevrat olarak bildiğimiz Yahudilerin kutsal kitabı aslında Tora(Tevrat) ve Zebur’un bileşmesiyle oluşmuştur.
Kökenlerini mutemelen Urlu bir çoban olan Hz. İbrahim peygambere dayandırdılar. Tanah’a (Tevrat) göre İbrahim’in torunu Yakup’un (İsrail olarakta bilinir) Filistindeki 12 oğlundan çoğalan 12 kabilenin birliğidirler. Ancan bu halkın canlanışı Yakup peygamberin Kenan ilindeki büyük kıtlıktan dolayı halkını göçe davet etmesiyle gerçekleşir. İsrailoğullları artık Mısır’da konumlanmaktadır. Bu süreç onların köleleştirilmesi anlamına gelecektir.
Yeryüzünde bir başka halk yoktur ki toplumsal belleği onun birleştirici gücü olsun. bunca göç ve kıyım gördükten sonra bile İbrani kökenliler dinsel bağ ile korurlar. Nitekim okudukları kutsal metinler binlerce yıl sonra bile tarihlerini canlı tutmaya yardım eder. Tanah, soy kütüklerinin iz düşümü haline geldi.
Mısır‘a Göç
MÖ 1200’lerde gelecekte tarihin akışını değiştirecek denli kuvvetli bir direniş hareketi ortaya çıkar. Musa Peygamber büyük zulüm altındaki halkı sivil itaatsizliğe çağırır ve Mısır’dan ayrılış için örgütler. Tevrat’ta Çıkış ( Exodus) olarak anlatılan bu büyük göç Kenan ilinde İbranilerin yeniden siyasi birliklerini kuracakları süreci başlatır. Ancak Daha da kritik olan mesele Hz. Musa’nın kavmini tek tanrı fikri üzerinden birleştirmesidir. Bu aşamada İsrailoğulları tarih sahnesine yeniden çıkacaktır. Üstelik tanrıları için ”seçilmiş halk” olduklarına inanarak.
İbraniler, Yeşu öncülüğünde Filistin’i yeniden ele geçirdikleri monarşik kurumları sağlamlaştırdılar. Mö 1020’den itibaren sırasıyla Saul, Hz. Davut ve Hz. Süleyman tarafından yönetilmişlerdir. Yükseliş döneminde bilge krallar Kenan’ı bereketli bir diyar haline getirir. Örneğin Saul, kavmi uluslatırırken Hz. Süleyman inşa ettiği büyük yapılarla kent yaşamını güçlendirir. Meşhur Hz. Süleyman tapınağı bu eserlerden biridir.
Hz. Süleyman öldükten sonra ülke içinden çıkılmaz sıkıntılarla baş başa kalır. Asurlular Mö 721’de kuzeyi ve Mö 683’de güneyi ele geçirince İbranilerin köleleştirilmesi yeniden gerçekleştirilecektir. Bu dönem sağ kalanların çevre ülkelere dağıldığı zamanlardır. Yahudilerin yakın çağa kadar sürecek Diasporaso bu tarihten sonra başlamış olur.
Nabukanezzar, MÖ 587’de Kenan’daki Yahudi ayaklanmasını bastırdığında geriye kalanları da Babil‘e sürer. Bu dönem ”Erken Yahudilik’2 olarak dönemselleştirilir. Yahudilerin kutsal kitabı sürgün sırasında tamamlanır. Yahudiliğe dair fikirler ortaklaşmaya başlar. Anayurttan uzak inanırlar için birleştirici bir kaynak sağlanmış olur.
MÖ 538’de Persler ülkelerine dönmelerine izin verse de kalanlar gerçek anlamıyla Diasporayı oluşturacak şekilde Babil ve çevresinde yaşamaya devam ederler. MÖ 3. yüzyılda Büyük İskender Filistin ve çevresine yürüdüğünde ise Yahudiler için art arda gelen işgalci kuvvetler altında yaşanacak süreçler başlamış olur. Roma hükmünden Arap akınlarına kadar varlıklarını tüm zorluklara rağmen sürdürseler de bölgedeki nüfuzları adım adım azalır. Kudüs’ün kutsallığı fikrini MÖ 8. yüzyıldan itibaren sürdüren halk, içlerine dönük bir grup haline gelir.
MÖ 70’lerden itibaren ise erken Yahudilik yerini Rabbilerin Yahudiliğine bırakır. Din merkezleştirilir ancak ruhban sınıfı benzeri yapıların ortaya çıkması engellenemez.
Kaynak: Büyük İnsanlık Tarihi Dergisi vol: 1