Kaygı (anksiyete) çok fazla insanı etkiler. Bazı kişilerin evden çıkmasını, işini yapmasını bile engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Sırf ABD’de 18 yaş üstü 40 milyondan fazla insan kaygıyla ilgili bozukluklardan yakınıyor. İngiltere’de ise etkilenenlerin oranı 20 kişide bir. Kimi araştırmacılar günümüz teknolojilerinin kaygıyla ilişkili durumları şiddetlendirdiğine; sürekli gelen mesajların, e-postaların, sosyal medya ve haber bildirimlerinin bizi devamlı iğne üstünde oturttuğuna inanıyor.
Kaygı, bir amaca yönelik, doğal bir insan tepkisidir. Biyolojik bakış açısıyla kaygının işlevi, yüksek bir farkındalık hissi yaratmak ve bizi potansiyel tehditlere karşı hazırlamaktır. Bir bakıma vücudun panik düğmesidir.
Kaygı duyduğumuzda vücudun kaç ya da savaş tepkisi tetiklenir; vücudumuz epinefrin (adrenalin), norepinefrin (noradrenalin) ve kortizol hormonlarıyla dolup taşar. Bunların hepsi de reflekslerimizi ve tepki hızımızı artırır. Vücudunuz kalp hızını artırarak, kaslara daha çok kan pompalayarak ve akciğerlerde hiperventilasyona (hızlı soluma) yol açarak potansiyel tehlikelerle başa çıkmaya hazırlanır.
Aynı zamanda beyniniz keyif veren şeyleri düşünmeyi bırakır, tüm dikkatini potansiyel tehditleri saptamaya verir. Aşırı durumlarda vücut, kaygıya tepki olarak sindirim sistemindeki her şeyi boşaltmaya çalışır; böylece sindirim için boşuna enerji harcanmamış olur.
Beynimiz Nasıl Tepki Verir?
Talamus: Görsel ve işitsel uyarılar ilkin talamus tarafından işlenir. Talamus gelen bilgiyi süzerek yorumlanabileceği ilgili alanlara yollar.
İki yol: Ani bir gürültü gibi şaşırtıcı sinyaller talamustan iki yolla gönderilir. Bunlardan biri doğrudan amigdalaya gider ve burada korku tepkisini hemen etkinleştirir. Diğeriyse daha etraflıca işlenmek üzere kortekse gider.
Stria terminalis: Stria terminalisin yatak çekirdeği, yani BNST, amigdala tarafından tetiklenen korku duygusunu sürdürür ve uzun vadeli kaygı hissine yol açar.
Amigdala: Korku tepkisi burada tetiklenir. Amigdala vücudunuzu hemen alarma geçirebilir ve araştırmalar gösteriyor ki beynin bu bölgesi aşırı faalse kaygı bozukluklarına yol açabilir.
Korteks: Amigdala ve hipokampus uyaranı alınca korteksin görevi korku tepkisine neyin yol açtığını bulmaktır. Algılanan tehlike sona erince prefrontal korteksin bir kısmı amigdalaya etkinliğini sona erdirmesini söyler. Kaygının sona ermesinde bunun rolü büyüktür.
Locus caeruleus: Beyin kökünün bu kısmı amigdala tarafından tetiklenerek, kaygı veya strese fizyolojik tepkiler verir (örn. nabzın hızlanması, gözbebeklerinin genişlemesi).
Hipokampus: Hipokampus beynin bellek merkezidir. Yaşadığımız hayatı tehdit eden olayları uzun vadeli anılara dönüştürür.
Kaynak: İnsan Bedeninin Sırları