Kemoterapi

İlk kemoterapi ilacı, Birinci Dünya Savaşı’nda kimyasal silah olarak kullanılan hardal gazından geliştirildi. Bilim insanları zehrin kemik iliğindeki çabuk bölünen hücreleri öldürdüğünü fark ettiklerinde silahlarda kullanılan nitrojen hardalını hızlı çoğalan kanser hücrelerini öldürmek üzere uyarladılar.

Nitrojen hardalı, DNA‘ya alkil grup adı verilen kimyasal üniteler ekleyerek çalışan, alkil ajanları adı verilen bir ilaç grubuna aittir. Bunlar çifte sarmal yapısını bozarak genetik kodun parçalanmasına yol açar.

Diğer kemoterapiler de benzer şekilde çalışır. Ağır metaller, DNA‘ya çapraz bağlantı yaparak okunmasını engeller. Topoizomeraz engelleyiciler, yeni DNA serisinin yapılanmasını engelleyerek, DNA sarmalının çözülmesini durdurur ve DNA kopyalanmasında görev alan antimetabolit moleküllerini taklit etmemesini sağlar. Antimikrotübüller veya kromozom lifi zehirleri, hücrelerin ayrılmasını engeller, sitotoksik antibiyotikler DNA sarmalına yapışarak çözülmeyi durdurur, farklı DNA ipliklerini birbirine bağlar veya DNA‘yı parçalara ayırır.

Bu tedaviler, özellikle DNA replikasyonu ve hücre bölünmesini hedefleyerek kendilerini kopyalayan habis hücreleri yok eder. Bu, hızlı bölünen kanser hücrelerini yakalamak için iyidir fakat mükemmel değildir. Kanser hücreleri sürekli bölünmezler, bu yüzden bazı hücreler tedaviden kaçmayı başarırlar. Bu arada birçok sağlıklı hücre de hızlı bölünmektedir, ilaçlar bu hücreleri de öldürür. Saç kaybı, hastalık ve zayıflamış bağışıklık sistemi gibi yan etkilerle birlikte, saç, cilt ve kan hücrelerini yapan kemik iliği kemoterapiden zarar görür. Patoloji uzmanları, kanser teşhisi için bu tür görüntüleri inceliyor. Bu akciğer dokusu deliklerle dolu olmalı.

Kaynak: How It Works

Yorum yapın