Almanya, 22 Nisan 1915’te ilk kez savaşta büyük ölçekli gaz saldırısı düzenleyerek tüm dünyayı şoke etti. Rüzgarın doğru yönde esmesini haftalarca bekleyen Alman askerleri, Yıpres’de düşman siperlerinin yakınında klor gazı salarak hazırlıksız askerleri boğdular.
1899 tarihli Lahey Konvansiyonu zehirli silah kullanımını yasakladığı halde Almanya, Fransa’nın 1914’te gözyaşı bombası kullanarak bu yasağı delmesini bahane etti. Klor gazı saldırısı 1. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar süren bir kimyasal silah yarışını tetikledi ve cephede 50 tür farklı kimyasal denendi.
Bunlardan en etkilileri, büyük miktarda gaza maruz kalan askerlerin acı çekerek, yavaş yavaş ölmesine yol açan klor, fosgen ve hardal gazlarıydı.
Sonunda koruma için gaz maskeleri geliştirildi ama hardal gazı gibi kimyasallar, tene değdikleri anda korkunç kabarcıklara yol açıyordu. Kimyasal silahların en berbat olanları sarin gibi, sinir sistemini hedef alan sinir ajanlarıydı. Bunlar az miktarda bile ölümcül olabiliyor ve dakikalar içinde can alabiliyor.
Kimyasal Silahlar
Klor (CI2)
Çamaşır suyuna benzer güçlü kokusu olan, açık yeşil bir bulut oluşturan klor gazı, akciğerlerdeki suyla tepkimeye girerek hidroklorik asit meydana getiriyor. Bu, akciğer dokusuna zarar vererek öksürüğe, kusmaya ve sonunda ölüme yol açıyor.
Fosgen (COCI2)
Küf kokulu bu renksiz gaz, alveollerde yani akciğerlerdeki küçük hava keseciklerinde bulunan proteinlerle tepkimeye giriyor. Bu da ciğerlerde sıvı birikimine ve sonunda boğulmaya yol açıyor. Belirtilerin ortaya çıkması 48 saati bulabiliyor.
Hardal Gazı (C4H8CI2S)
Sarımsak, turp ve kükürt kokulu sarı-kahverengi hardal gazı; ciltte, gözlerde ve solunum yolunda kimyasal yanıklar oluşturarak su dolu kabarcıklara, geçici körlüğe ve nefes darlığına yol açıyor.
Sarin (C4H10FO2P)
Tadı, rengi ya da kokusu olmayan bu gaz, sinirler arası normal iletişimi engelliyor. Sinir sinyalleri takılıp kalıyor ve kaslar gevşeyemiyor. Bu da spazma, felce ve boğulmaya yol açıyor.
Napalm
Napalm, yüzeylere kolayca yapışmasını sağlayan jel kıvamında, tutuşucu bir sıvı. Bombalarda temas anında tutuşması için benzin veya jet yakıtıyla karıştırılan napalm, 2.760 C’den yüksek sıcaklıklarda yanabiliyor. Napalmın ciltle en ufak teması bile ciddi yanıklara ve boğularak ölüme sebep olabiliyor. Tutuşan napalm, havadaki oksijeni tüketip karbon monoksit açığa çıkararak da yakındakilerin boğulmasına yol açıyor.
Rum Ateşi
Bizans Rumlarının 7. yüzyılda geliştirdiği Rum ateşi, suda yanabilen ve bu yüzden deniz savaşlarında çok etkili olan tutuşabilir bir sıvıydı. Düşmana alev makinelerinin ilk örnekleriyle püskürtülen ya da ilkel el bombalarıyla fırlatılan bu sıvı ateş, ancak suyun, sirkenin ve idrarın söndürebileceği korkunç bir yangına yol açıyordu. Asıl bileşenleri hala gizemini korusa da, bilim insanları bu maddenin gazyağı, kükürt ve çam katranı karışımı olduğunu düşünüyor.
Cenevre Protokolü
1. Dünya Savaşı sonuna kadar, cephede 125.000 tondan fazla zehirli gaz kullanılmıştı. Bu, savaşın toplam ölümlerinin yüzde birinden azına yol açtığı halde, askerler üstündeki psikolojik etkisi muazzamdı. Savaşın bitiminden yedi yıl sonra, 17 Haziran 1925’te Cenevre Protokolü imzalandı ve kimyasal ve biyolojik silah kullanımı yasaklandı. Şu ana kadar antlaşmaya 138 ülke imza koydu.
Kaynak: How It Works