Kristof Kolomb’un Santa maria gemisiyle Bahamalar‘a ulaşmasından önce Amerika bambaşka bir görünüm sergiliyordu. Güney ve Orta Amerika, devasa taşlarla örülü şehirleriyle alışılmadık dünyalara davet ederken kuzeyde çoğunlukla avcı toplayıcıların sakin yaşamları süregelirdi.
Kuzey Amerika’nın ilk yoğun yerleşimleri Mississippi Vadisi çevresinde cereyan etti. Amerikan ormanları, nehirleri ve gölleri çevrelerini mesken tuttular. Şeflerin karizmatik liderliğinde kabileler biçiminde örgütlendiler. Şamanların yol göstericiliğinde ilahi dertlere çözüm aradılar.
Göçebe yerlilerin yaşam alanı olan çadırlar, hayvan derisi ve büyük dalların birleşimi ile kurulurdu. Deri yüzey yazın serin, kışın sıcak iklimlendirmeyi mümkün kılardı. Çadırlar koni şeklinde olurdu ve tepesi ocak ile ısınma ve yemek pişirme gibi ihtiyaçlardan dolayı açık olurdu.
Kuzey Amerika Yerlileri ve Dağılımları
Kuzey Amerika yerlileri geçim türleri ile farklılaşırdı. Bu durumun oluşmasında elbette nüfus yoğunluğu ve iklimin getirdiği yüzlerce yıllık dönüşümün etkisi büyüktü. Nitekim kabilelerin kimi kolları Alaska’ya kadar uzanmaktaydı. Ancak Kuzey Amerika boyunca yayılmış kabileler, banzer kültürel örüntüler sunardı. Doğuda Ormanlık Alan Yerlileri (Woodland Indians) avcılık, tarım ve ticaretle uğraşırken, 10. yüzyıla kadar nehirleri mesken tutmuş Çayırlık Yerlileri (Plain Indians) göçebelerden oluşurdu ve bufalo sürülerini takip etmeler elzemdi. Bir diğer göçebe grubu olan Siyuların çadırları uzun mesafeleri kat etmeye uygun tasarlanmıştı. Kuzeyde Inuitler, Vikinglerle ticaret yapmayı ihmal etmemişti. Kanada’nın Cree, Algonquin ve Chippewa yerlileri ise yalıtılmış coğrafyadan dolayı uzak diyarların kültürlerine pek aşina değildi. Çiftçilikle geçinen kabilelerin sıklıkla ürettikleri ürünler ise; yaban pirinci, mısır, fasülye, ayçiçeği ve bal kabağıydı.
Kuzeybatı kıyılarında yaşamış Haida, Tlingit ve Tsimşian gibi kabilelerin ise komünal yaşamı ilgi çekiciydi. Sert ve soğuk iklim akrabalık bağlarının güçlenmesini ve av mallarının paylaşılmasını zorunlu kıldı. Güneybatıya inidldiğinde ise Pueblo adı verilen kasabalar ise kalabalıkların gündelik yaşamına işaret ediyordu.
Yerliler Avrupalı yerleşimcilerin bu toprakları ele geçirmesiyle salgın hastalıkların ve zorunlu göçlerin kurbanı oldular. Nüfusları gitgide azaldı ve kültürleri yeni yaşam biçimlerine ayak uydurmak zorunda kaldı.
Kaynak: Büyük insanlık tarihi vol 1