Ludwig Van Beethoven (1770-1827)

Başarılı müzisyenlerle dolu bir aileden gelen Beethoven, Bach ve Brahms ile birlikte klasik müziğin “3 Dev B’si” unvanını almış olmayı, Avrupa klasik müziğinin 18. Yüzyıl klasik döneminden 19. Yüzyıl romantik dönemine geçişinde kilit rol oynamasına borçlu. Gelmiş geçmiş en etkili bestecilerden biri kabul edilen Beethoven’ın  5. senfonisi Voyager uzay aracında bulunan ve evrene ilettiğimiz mesajı içeren altın plağa da aktarıldı. Şu anda, insanlığın ürettiği eşsiz eserlerden biri olarak yıldızlararası yolculuğuna devam ediyor.

Hangi Dâhilerden Etkilendi?

Muzio Clementi • Johann Sebastian Bach• Wolfgang Amadeus Mozart • Joseph Haydn • Johann Wolfgang von Goethe • Friedrich von Schiller • Immanuel Kant

Çaldığı Enstrümanlar: • Keman • Piyano

Eser Sayısı: 240

Öne Çıkan Nitelikleri

Müziğin yanı sıra felsefe ve edebiyatla da yakından ilgilenen Beethoven zengin bir kütüphaneye sahipti. Devrimsel bir besteci olarak anılmasını belki de müziğine yansıttığı entelektüel birikimi ve bununla şekillenen dünya görüşüne borçluydu. İlk konserini 7 yaşında veren müzik dehası 12 yaşında kendi bestelerini yapmaya başladı. Mektuplarında; çocukluğunda çok utangaç olduğunu ama müziğin kendisine özgüven aşıladığını dile getirdi.

Sanatın limitleri olmadığını fark etmiş, müziğini mükemmel seviyeye ulaştırmak için çok çalışmış, herkes ona açıkça hayranlık beslerken o gerçek potansiyelini yansıtmanın gerisinde olduğunu düşünmüştü. Gösterişten uzak, basit bir yaşam sürmeyi seven müzik dahisinin mükemmeliyetçi olduğu ve bestelerini geleceğin insanlarına bırakmak için yaptığı biliniyor.

Klasik müzikteki standartların üzerine çıkarak çok kapsamlı ve dinleyen herkesin şaşkınlıkla karışık hayranlık duyduğu senfoniler yazan besteci, yarışılması zor eserlere imza attı. Başyapıtlarından biri olan ünlü 9. senfoniyi yazarken işitme yetisini tamamen yitirmişti. Ayrıca not defterlerinde yazdığı üzere, en başından nasıl bir senfoni yaratacağını biliyor; dinleyicilerini, yaratmak istediği o duyguya ulaştırırken müziğin içinde dramatik yolculuklara çıkarmayı hedefliyordu.

Günlük Yaşamı

Güne 06.00’da başlar, kahvesini içer, öğleden sonra 15.00’e kadar hiç ara vermeden çalışır, ardından karısıyla birlikte yemek yiyip hemen ardından “zindelik sporu” olarak adlandırdığı yürüyüşüne çıkardı. En yaratıcı fikirlerin genelde yürüyüş esnasında geldiğini söylüyor, bunları hemen not alabilmek için defteri ve kalemini yanından hiç ayırmıyordu.

Akşam eve dönmeden önce genelde bir kafeye uğrar, gazetesini okur, eve vardığında kitaplarıyla vakit geçirir ve erken uyurdu. Kimi akşamlarda dostlarıyla buluşmayı ya da tiyatroya gitmeyi seviyor olsa da onun için bunların hiçbiri kış aylarında evde oturup kitabını okumak kadar eğlenceli değildi.

Uyku ve Beslenme

Ünlü bestecinin kahvaltısı uzun süren kahve keyfinden ibaretti. Her sabah güne, fincan başına tam olarak 60 adet kahve çekirdeği içeren yoğun aromalı kahvesiyle enerji verdiğini söylerdi. Akşam yemeğiyse çoğu zaman bir tas çorbadan, bazen sadece balıktan ibaret oluyor, beraberinde mutlaka şarap içiyordu. Et yerine balık yemeyi tercih etti. Hatta balığın en sevdiği yemek olduğu biliniyor. Sabah kahvesinden asla ödün vermediği gibi, yemekten sonra da bir bardak bira eşliğinde yaktığı piposundan hiç vazgeçmedi.

Fiziksel Aktiviteler

Atletik bir vücuda sahip olan besteci zindeliği, enerjisi ve fiziksel gücüyle herkesi şaşırtıyordu. Bunu aşağıda okuyacağınız tuhaf banyo alışkanlığına, erken uyuyor olmasına (22.00) ve tabii ki düzenli olarak her gün uzun yürüyüşlere çıkıyor olmasına borçlu olduğu düşünülüyor.

Tuhaf Alışkanlıkları

Beethoven’ın kahvesi kadar banyo alışkanlıkları da ünlüydü. Banyoda vakit geçirmeyi seven ve bunun hayatındaki en önemli şeylerden biri olduğunu dile getiren besteci, en önemli yapıtlarından bazılarını banyosunda yarattı. Önce lavabonun önünde durur, o sırada derin düşüncelere dalıp bir ileri bir geri gider, lavaboya geri döner ve kendisini buz gibi soğuk suyla baştan aşağıya ıslatırdı.

O sırada yüksek sesle şarkı söyler bu garip alışkanlığın bir çeşit derin meditasyon olduğunu, kendisini daha yaratıcı düşünmeye teşvik ettiğini iddia ederdi. Her gün, hiç atlamadan yaptığı bu rutin, hizmetkarları da güldürüp eğlendirdiği için ev kahkahalarla şenleniyor ve bundan o da zevk alıyordu. Fakat sırılsıklam olmuş şekilde evin salonuna geçip çalışmaya devam ettiğinden, yaşadığı her evde ev sahipleri salonun zeminini çimento ya da ziftle kaplamak zorunda kaldı.

Dönüm Noktası

Müzisyenlerle dolu bir aileden geldiği için kariyerini, küçük yaşlarda babasından aldığı müzik eğitimi ve beraberinde dedesinin müzikteki başarılarından etkilenerek şekillendirmişti. Çok genç yaşta piyano virtüözü olup müzik çevrelerinde nam salmaya başladı.Yaşamında en derin etkiyi bırakan şey işitme duyusunu yitirmesiydi. Kulaklarındaki sorun 20’li yaşlarının sonuna doğru başladı ve artarak devam etti.

Nihayetinde geleceğe bıraktığı en güzel eserlerinden biri olan 9. senfoniyi yazarken artık yarattığı bu şaheseri duyamıyordu. Senfonisinin galasında orkestranın susup alkışın koptuğu o anda, dinleyicilerin eseri beğenip beğenmediklerini anlayabilmek için arkasını dönüp salonu dolduranlara göz atmak zorunda kalmıştı.Çünkü muhteşem bir eser yarattığını biliyor olsa da onu hiç duyamadı. Ve insanların nasıl tepki vereceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Bu trajik olay onu toplumdan uzak, yanız bir hayata sürükledi. Beste yapmaya devam etti ama bir daha hiç konser vermedi.

Mozart ve Beethoven

Avrupa’nın Mozart’dan sonra en büyük bestecisi olarak anılmayı hiçbir zaman dert etmeyen Beethoven, müzikal dehasını onun gölgesinde sergileyeceğini en başından kabullendi. 21 yaşındayken Mozart’ın ününün hüküm sürdüğü Viyana’ya taşındığında Joseph Haydn’la çalışmaya başladı ve kısa sürede şehre yeni bir virtüözün geldiğine dair haberler yayılmaya başladı.

Mozart’a büyük hayranlık duyduğu ve tanışmak istediği bilinse de bu buluşmanın gerçekleşip gerçekleşmediği hakkında bir kayıt yok. Ama Mozart’ın onun için; “Bu genç adam tüm dünyayı etkisi altına alacak” dediği biliniyor.

Kaynak: Popular Science

Yorum yapın