Yüksek bir tepede, etrafı Peru ormanları ile çevrili olan Machu Picchu gün geçtikçe daha fazla turist tarafından ziyaret ediliyor. Bu etkileyici arkeolojik site İspanyol istilası sonrası yıkılan inka medeniyetinden geriye tek parça kalan az sayıda merkezden biri ve İnkaların mühendislik başarısının bir anıtı. Kusursuz harabelerin arasında hala
çözülmeyi bekleyen gizemler var. Neden inşa edildiği, orada kimlerin yaşadığı ve bu kadar karmaşık bir tekniğin o dönemde nasıl uygulanabildiği soruları hala hem arkeologların hem de ziyaretçilerin kafasını kurcalıyor.
İnka medeniyeti 1100 ile 1200 yılları arasında gelişti ve 1532’deki ispanyol istilasına kadar devam etti. Kral
Pachacutec veya Pachacuti (1438-71) yönetiminde genişlemeye başladı ve zamanla Ekvator, Peru, Bolivya, Arjantin ve Şili’yi içine alan bir imparatorluğa dönüştü.
Machu Picchu’nun 1400’lerin ortalarında İnkalar tarafından inşa edildiği net. Ancak amacının ne olduğunu kimse kesin olarak söyleyemiyor. İnka medeniyetinde yazı kullanılmıyordu. Saymak ve kayıt tutmak için ise quipu adı verilen renkli iplikler ve düğümlerden oluşan bir sayma aracı kullanıyorlardı. Günümüze çok az quipu kaldığından bunların bir tür yazı olarak da kullanılıp kullanılmadığı meçhul.
Yazı kullanılmadığı için İspanya istilası öncesi İnka tarihi hakkında çok bir şey bilmiyoruz. Bütün kayıtlar ya İspanyol ya da yarı İspanyol yarı Quechua yazarlar tarafından tutulmuş. Buna ek olarak tutulan kayıtların kaynağı da nesilden nesle anlatılarak iletilen hikayeler. Bunların da zaman içinde çok değişikliğe uğraşmış olması doğal.
Son 30 yılını İnka dinini araştırmaya adamış olan Perulu antropolog Carlos Velaochaga “İnka geleneğinde dededen toruna aktarılan mitler ve efsaneler aslında İnka tarihi hakkında çok değerli bilgiler içeriyor. Her ne kadar alegorik olarak yazılmış olsalar da çok değerli gerçekler içeriyor olabilirler” diyor. Peki bu hikayelerden elde edilen ipuçlarına göre, buranın kuruluş amacı hakkında ne gibi çıkarımlar yapıyoruz? Her ne kadar hiçbiri kesin olmasa da, herkes kendine en mantıklı gelen teoriye inanmak veya kendi teorisini geliştirmek konusunda serbest.
Machu Picchu’da ortaya çıkarılan arkeolojik kanıtlarda kesin olan tek bir şey var. İspanyollar buraya hiç gelmemişler. Şehir, 1911’de Hiram Bingham tarafından hiç dokunulmamış bir şekilde bulundu. Ancak içinde yaşayanlar tarafından bir anda neden terkedildiği hala gizemini koruyan bir soru.
İmparator Pachacutec 1471 civarında öldü, yerine oğlu Topa Yupanqui, sonra da torunu Huayna Capac geçti. Huayna Capac ölünce iki oğlu arasında taht kavgası başladı. Huáscar, Cusco’yu, Atahualpa ise imparatorluğun kuzey bölgelerini yönetiyordu. İç savaş İnka İmparatorluğunu zayıflattı ve İspanyollara imparatorluğu ele geçirme imkanı verdi. Cusco’daki İspanyol baskısı altında imparatorluğu yönetmeye çalışan yerel kral Manco Inca, ailesi ve takipçileri ile beraber Vilcabamba’ya kaçtı ve orada tutunmaya çalıştı. Sekiz yıl boyunca direndiler, sonunda İspanyollar onları da yenmeyi başardı.
Hiram Bingham 1911’de aslında bu kayıp şehri, Vilcabamba’yı bulmak için bir araştırma gezisine çıkmıştı. Machu
Picchu’yu buldukları nokta Vilcabamba için anlatılanlara uymuyor olsa da Bingham “İnkaların Kayıp Şehri” efsanesindeki şehri bulduğuna emindi. Aslında burayı bulan ilk kişi o değildi. Yerel halk Machu Picchu’nun varlığından haberdardı. Ayrıca Cusco Üniversitesi rektörü Albert Giesecke, Bingham’a Machu Picchu’nun
merkez olduğu şeklinde ortaya kondu.
Bu teoriyi destekleyen bir başka nokta da sitede taş işçiliğinden tapınak olduğu anlaşılan birkaç yapının bulunmuş olmasıydı. İnkalar binalarını taştan yapıyor, binanın amacına göre farklı teknikler kullanıyordu. En ince işçilik tapınak ve saraylarda görülüyordu. İmparator tanrı olarak görüldüğünden tapınaklar da, saraylar da kutsaldı. Dev beyaz granit bloklar demir aletler kullanmadan oyuluyordu. Yüzde 60 kuvars içeren bu taş çok sert olduğundan
işlemesi de çok zordu. Kayalar o kadar ince bir işçilikle yontuluyordu ki, birleştirilirken harç kullanılmasına gerek kalmıyordu. Günümüzde bu tekniğin nasıl uygulandığı hala gizemini koruyor, benzer bir işçilik yapılamıyor.
Taş işçiliği ile kendini göstermese de Machu Picchu boyunca birçok kutsal yapının olduğunu görüyoruz. Yapılarda
kullanılan malzeme ve teknikler sosyal yapının durumunu da gösteriyor. Bir sınıf sistemi olduğu aşikar. Güneş Tapınağının muhteşem duvarının önünde durup aşağı, halkın yaşadığı bölgeye bakınca bu çok açık bir şekilde görülebiliyor.
Günümüzde bilim çok ilerledi, mumyaları incelediğimizde Bingham’ın iddiasının aksine nüfusun erkek ve kadın arasında eşit dağıldığını görüyoruz. Fakat bu, Machu Picchu’nun dini açıdan önemini düşürmüyor. Buranın bir yönetim merkezi, bir krallık arazisi veya bir mozole olabileceği teorileri de gücünü koruyor.
İmparator Pachacutec ele geçirdiği topraklara krallık mülkleri kurmayı bir adet haline getirmişti. Aynı şey Machu Picchu’dan önce Pisac ve Cusco’nun dışındaki Kutsal Vadide yer alan Ollantaytambo’da da görülüyor.
Yieber Cueva Lucana Cusco’da çalışan lisanslı bir tur rehberi ve gelen turistleri 12 yıldan beri çevrede gezdiriyor. Velaochaga gibi o da ailesinde nesilden nesle aktarılan hikayelerin bu kültür hakkındaki bilgisini akademik eğitiminden daha fazla geliştirdiğini düşünüyor. “İnkalar her ne yaparlarsa yapsın önce dini değerleri dikkate alırdı. Machu Picchu harabelerindeki yapılarda bu açıkça görülüyor. Öncelikle, yer seçimi titizlikle yapılmış. Etrafı, koruyucu tanrılar olarak görülen dağlarla, Apu’larla çevrili”
“Machu Picchu’ya gelen herkes öncelikle sitenin çevresindeki doğaya hayran kalıyor. Her zaman söylüyorum: Fotoğraf çekmeden önce kamerayı bir kenara koyun ve etrafa dikkatle bakın. Her tarafta nefes kesici zirveler göreceksiniz”
“Aşağıda, uzakta, Urubamba Nehrini göreceksiniz. Eğer gözlerinizle izlerseniz sitenin etrafında yılan gibi kıvrılarak
ilerlediğine şahit olacaksınız. İnka dininde su kutsal kabul edilirdi. Ama Urubamba Vadisi’ne Samanyolu’nun gölgesinin düşüşü olarak kabul edilen ve Machu Picchu’yu bir yılan gibi saran bu nehir özel bir öneme ve kutsiyete sahip, ayrıca uğur getirdiğine de inanilıyor”.
“İnkalar burada bir yerleşim kurmaya karar verdikten sonra ilk önce en büyük tanrıları Güneş’e bakmış olmalılar. Kent bölümündeki Üç Pencere Tapınağı ve Aynalar Tapınağını ziyaret ettiğinizde direkt olarak doğuya bakan ve Güneş’i selamlayan pencereler görüyorsunuz. Mezarlıklardaki nişlerde mumyalar da doğuya bakacak şekilde yerleştirilmişler”.
İnkaların tapınaklarını gündönümüne göre inşa etmiş olduklarını da belirtelim. Güneş Tapınağı’ndaki pencerelerden biri ve Intihuatana’nın bir köşesi direkt olarak Güneş’in kış gündönümünde yükseldiği noktaya bakıyor. Intihuatana o kadar dikkatle inşa edilmiş ki, gündönümü sırasında hiç gölge olmuyor.
Machu Picchu’nun tapınak bölgesinde gündönümü ile aynı çizgide olan bir nokta daha var. Vadinin çaprazındaki bir tepenin üstüne kurulmuş olan Llactapata Tapınağı. Ana binanın hemen yanında Güneyhaçı takımyıldızını
simgeleyen bir taş bulunuyor. Köşeleri şehrin çevresindeki en büyük dört dağı işaret edecek şekilde yerleştirilmiş.
Burasının Pachacutec’in kraliyet mülkü olduğuna da hemen hemen kesin olarak eminiz. Hem onun krallığı döneminde inşa edilmiş, hem de Cusco ve çevresinde bu tür yerleşimler geleneksel olarak bulunuyor. İspanyol kayıtlarında Pachacutec’in varislerinin babalarının “Piccho”daki mülkleri üzerinde hak iddia ettikleri yazıyor. Bu yerin Machu Picchu olduğu düşünülüyor.
Böyle bir yerin bir süre sonra İnkaların mozolesi olarak kullanılmış olabileceği de düşünülüyor. Machu Picchu’da Kraliyet Mezarı olarak adlandırılan bir yer var. Ancak bu isimler zamanında Bingham tarafından verilmiş isimler ve doğru olduğuna dair yüzde yüz kanıt yok. Burada Pachacutec’in mumyası bulunmadı. Mumyanın Cusco’da İspanyollar tarafından bulunduğu kayıtlarda yazıyor. Daha sonra nereye gittiği ise meçhul.
Tüm bu soru işaretlerine rağmen kazılar ve araştırmalar sürüyor. Bulunan her yeni bilgi Machu Picchu’nun gizemini çözmeye bizi bir adım daha yaklaştırıyor. Gün ışığına çıkan yeni arkeolojik kanıtlar bir yana, Lima’da süren araştırmalarda ortaya çıkabilecek yeni kayıtlar da bizi yeni bilgilere ulaştırabilir. Bu sırada, her ne kadar yılın
her döneminde birçok turisti ağırlıyor olsa da, kendinizi Machu Picchu içinde dolaşırken yalnız başına bulabilir, zamanda yolculuk yapıp İnkalar dönemine döndüğünüzü hissedebilirsiniz. Hiçbir şeyden yüzde yüz emin olamamak hayal gücünüzün büyük bir enerjiyle çalışmasını sağlayabilir.
Kaynak: How It Works