Akdeniz’in derinliklerinde tanıdık bir siluet, bir balinaya yaklaşıyor. Otobüsten daha büyük Megalodon, bir anda ölümcül saldırısını yapıyor. Mengene gibi kapanan çenelerindeki testere gibi 300’e yakın diş, balinayı çaresiz bırakıyor. Balina, megalodonun bugün yiyeceği pek çok yemekten sadece birisi. Anlattığımız bu olay, yaklaşık 20 milyon yıl önce gayet olağandı. Oysa günümüzde balinalar da diğer birçok deniz memelisi gibi dev köpek balıklarına yem olma korkusu yaşamadan denizlerde dolaşıyor.
Karşınızda Büyük mü Büyük Megalodon
Güçlü bir megalodon, günümüzün büyük beyaz köpek balığıyla oyuncak gibi oynayabilirdi. Bu canavarların 18 metre uzunluğa ulaştığı ve yaklaşık 276 dişe sahip olduğu tahmin ediliyor. Resmi adı Carcharocles megalodon olan yaratığın Neojen dönemde Dünya okyanuslarında hüküm sürdüğü düşünülüyor. “Megalodon” kelimesi Grekçe “büyük diş” anlamına geliyor. Adına yakışır bir canlı olduğu kesin: Megalodonun beş sıra halindeki dişleri 18 cm’yi bulabiliyordu. Dev gibi boyutları ısırma kuvvetiyle birleşince megalodon, denizlerin en ölümcül yırtıcısı haline geldi.
Prestijli yırtıcı statüsü nedeniyle megalodon, sinema filmlerinde de sıkça karşımıza çıkan bir tarih öncesi deniz canavarı. Bu korkunç balığı beyaz perdede en son 2018’de Meg: Derinlerdeki Dehşet filminde izledik. Filmde megalodon, her şeyden habersiz insanları avlayan dev bir ölüm makinesi olarak tasvir ediliyordu. Oysa gerçek megalodonlar, minik sayılabilecek insanlar yerine daha büyük balıkları avlamayı tercih ederdi. Bir megalodonun 60 tonluk ağırlığını korumak için günde yaklaşık bir ton yiyecek tüketmesi gerekiyordu. Menüsünde balinalar, foklar ve balıklar (diğer köpek balıkları da dahil) vardı. Diğer köpek balığı türleri gibi megalodonlar da sadece taze avladıkları hayvanlarla değil, aynı zamanda leşle de besleniyordu. Ölmüş bir hayvanın kalıntıları megalodonun karşısına çıkarsa bedava yemeğe hayır demezdi.
Bu mega köpek balıklarının tek avlanma bölgesi Akdeniz değildi. Dünyanın daha sıcak sularında da yaşadıklarına dair kanıtlar var. Megalodonlar, bir dönem Kuzey ve Güney Amerika kıyılarından Hint Okyanusu’nun en uç noktalarına varan kıtalararası suların egemen avcısıydı. Paleontologlardan oluşan bir ekip, 2010 yılında Panama’da 10 milyon yıllık bir tarih öncesi köpek balığı yuvası keşfetti. Burada uzunlukları 1,6 ile 7,2 cm arasında değişen 400’den fazla fosilleşmiş megalodon dişi bulundu. Araştırmacılar, bu dişlere bakarak yavru megalodonların 2 ila 10,5 metre uzunluğunda olduğunu tahmin ediyor.
Günümüzdeki büyük beyaz köpek balıkların, muhteşem megalodonun küçük boy “yaşayan fosilleri” olduğu söylenir. Ne yazık ki büyük beyazların kökeni hakkındaki gerçeği araştıran paleontologlar bu konuda yeterli kaynağa sahip değil. Bu mega köpek balıklarının fosilleşmiş dişleri dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Her diş parçası köpek balığının boyutunun, şeklinin, beslenmesinin ve soyunun bir göstergesi. Günümüz köpek balıkları gibi megalodonun vücudu da ağırlıklı olarak kıkırdaktan oluşuyordu.
Kemiğin aksine, kıkırdak, tortu içinde genellikle bin yıldan uzun süre korunamıyor. Bu nedenle dinozor fosilleri gibi eksiksiz köpek balığı fosilleri bulamıyoruz. Bununla birlikte, santra (omurların orta kısmı) bazen kireçleşip korunabiliyor ve geriye hokey diskine benzeyen taş gibi fosiller kalıyor. Ağacın halkalarını sayar gibi bu santraların tabakalarını sayarak megalodonun ölüm yaşını belirleyebiliyoruz. Bu gibi diş ve omur örneklerinden oluşturulan biyolojik biyografi, paleontologların uzun süredir tartışılan bir soruyu yanıtlamasına olanak tanıyor: Günümüzün büyük beyaz köpek balığı doğrudan megalodonun soyundan mı geliyor?
Önceden, dişlerinin benzerliğine dayanılarak büyük beyazın megalodon soyundan geldiği düşünülüyordu. Ancak son yıllarda bazı paleontologlar başka bir teori öne sürdü: Büyük beyazlar eski bir sivriburun camgöz türünden gelmiş ve ikisi aynı anda evrimleşmiş olabilir. Megalodon ise muazzam büyüklükteki otodus gibi tarih öncesi köpek balıklarından geliyor. Otodus, 50 milyon yıl önce okyanusların hâkimi olan, yaklaşık 10 metre uzunluğunda bir balıktı. Bununla birlikte, büyük beyazla megalodonun ortak bir atası var: dik burunlular (Lamniformes) denilen balık takımı. Köpek balığına benzeyen ilk canlılar olan dik burunlular, evrim yolculuğuna 65 milyon yıl önce başladı ve zamanla çeşitlenip gelişerek bugün gördüğümüz keskin dişli türleri doğurdu.
Beyaz perdede ne kadar yenilmez gibi görünse de megalodon, doğanın gücüne karşı koyamadı. Megalodonların 2,6 milyon yıl önce dünyadan silinmesinde birkaç etkenin olduğu düşünülüyor. Sıcaklıklar düştükçe megalodonlar avlanmak ve üremek için daha sıcak sulara göç etti. Bununla birlikte, avladıkları türler (örn. ilkel dişsiz balinalar) tropikal sulardan uzaklaşıyordu. Bu da megalodonların yiyecek bulmalarını zorlaştırdı. Megalodonların, katil balinanın atalarıyla rekabete girdiği de düşünülüyor. Bu hayvanlar megalodondan küçük oldukları için daha küçük avlarla yaşamlarını sürdürebilirdi. Ayrıca balinalar memeli oldukları için balina yağında yağ ve enerji depolayabiliyordu. Bu da onlara ek bir avantaj sağlıyordu. Artan balina nüfusuyla birlikte yiyecek rekabeti de arttıkça megalodonlar açlıktan ölmüş olabilir.
Megalodon yeryüzünden silinmiş olsa da bu vahşi balığa duyduğumuz hayranlık yok olmadı. Bu canavarın hâlâ okyanusun derinliklerinde gizlendiğine inananlar var. Hatta onu bulduğunu iddia edenler bile oldu. Avustralyalı doğabilimci David Stead, 1963 tarihli kitabı Sharks and Rays of Australian Seas’de, 1918’de devasa bir köpek balığı gördüğünü iddia eden balıkçıların öyküsünü aktardı. Anlattıkları dev köpek balığı ancak bir megalodon olabilirdi. Ancak daha sonraki tüm iddialar gibi bu iddia da kanıtlanamadı. Canlı megalodon hikâyeleri şimdilik efsaneden ibaret ama hatırlatalım ki okyanuslarımızın %95’i hala keşfedilmemiş ve araştırılmamış durumda. Bellki gerçekten de okyanusların derinliklerinde bir yerde bu inanılmaz avcının dişleriyle buluşmak üzere olan bir balina vardır.
Kaynak: How It Works