Güneş Sistemi’mizin en küçük gezegeni Merkür hakkında, diğer gezegenlere kıyasla daha az şey biliyoruz.
Merkür‘ü binlerce yıldır Dünya‘dan gözlemliyoruz ama gezegenin Güneş‘e çok yakın (ortalama 58 milyon kilometre) olmasından dolayı gökbilimciler onunla ilgili çok fazla bilgi edinemiyor. Örneğin Hubble Uzay Teleskobu gezegeni gözlemleyemiyor çünkü Merkür‘ün Güneş‘e doğru dönmesi, teleskopun üzerindeki aygıtlara zarar verebilir. Merkür‘le ilgili bildiklerimizin büyük kısmını 1975’te gezegenin yanından geçen Mariner 10 uzay sondasına borçluyuz.
Yılın zamanına bağlı olarak Merkür çıplak gözle yalnızca ya şafak sökerken ya da gün batımında görülebiliyor. Bunun nedeni de Güneş‘in parlaklığı. Merkür sırasıyla 7, 13 ve 33 yıl aralıklarla; Güneş üzerinde küçük, siyah bir nokta biçiminde de görülebiliyor. Buna Merkür‘ün Güneş önünden geçişi deniyor ve gezegen, Dünya ile Güneş arasına girdiğinde gerçekleşiyor.
Merkür‘de bir yıl sadece 88 gün ki bu, Güneş Sistemi‘ndeki gezegenler arasındaki en kısa yıl. Aynı zamanda Güneş yörüngesinde diğer gezegenlerin hepsinden hızlı dönüyor. Zaten hızıyla meşhur Roma haberci tanrısının adını alması da bu yüzden.
Tezat oluşturacak biçimde, gezegen kendi etrafında çok yavaş döndüğü için gezegenler arasındaki en uzun gün ona ait . Güneş‘in etrafında çok hızlı, kendi ekseni etrafındaysa ancak 59 günde bir döndüğünden, Merkür‘de gün doğumları arasında 176 Dünya günü geçiyor. Merkür aynı zamanda en eliptik, en dış merkezli yörüngeye sahip gezegen. Tıpkı uydumuz Ay gibi bu gezegeni de gözlemlemek için onun safhalarını, yani görünen şeklindeki değişimleri izlemek gerekiyor.
Atmosfer
Merkür‘ün çok ince, neredeyse havasız bir atmosferi var. Bir zamanlar hiç atmosferi olmadığı düşünülüyordu ama artık atmosferinde az miktarda helyum, hidrojen ve oksijen gazının yanı sıra kalsiyum, potasyum ve sodyum olduğunu biliyoruz.
Bu gezegen boyutlarından ötürü stabil bir atmosfer tutacak kadar yer çekimine sahip değildir. Gezegenin atmosferi güneş rüzgarı, çarpmalar ve kabuktaki elementlerin radyoaktif bozunumu nedeniyle sürekli kayboluyor ve yenileniyor.
Karasal Gezegen
Dünya gibi Merkür de kayalık bir gezegen. Yaklaşık % 70’i metalden , % 30’u slikattan oluşuyor. Bu gezegen Dünya‘ya kıyasla çok daha küçük olmasına rağmen öz kütlesi çok yoğun, hatta neredeyse Dünya‘nınki kadar. Muhtemelen çok büyük ve demir bakımından zengin bir çekirdeğe sahip. Bilim insanları, Merkür‘ün çekirdeğinin gezegenin toplam hacminin neredeyse yarısını ve toplam çapının dörtte üçünü oluşturduğunu düşünüyorlar. Merkür‘de aynı zamanda Güneş Sistemi‘ndeki başka hiçbir gezegende olmadığı kadar fazla erimiş demir var.
Çekirdek çapının 1.800 km, mantonun 600 km, kabuğunda 300 km kalınlıkta olduğu öngörülüyor. Çekirdeğin bu denli büyük olmasının birkaç açıklaması olabilir. Gezegen belki de çok daha kalın bir katman ve mantoya sahipti ama yüksek sıcaklığın ve Güneş‘in rüzgarının etkisiyle bunlar zamanla kayboldu. Bir olasılık da “gezegenimsi” denilen, henüz oluşmakta olan bir gezegenle çarpışmış olması.
Ay’a Benzer Yüzeyi
Gezegenin yüzeyi bizim uydumuzunkine çok benziyor gezegendeki en büyük krater 1.300 kilometre çaplı Caloris Havzası. Çarpışma, havzanın etrafında tepeler ve oluklar oluşturan şok dalgalarının yanı sıra lav püskürmelerine yol açmış.
Merkür‘de iki farklı türden düzlük var: Pürüzsüz düzlükler muhtemelen lavların akışı sayesinde ortaya çıkmış, kraterler arası düzlüklerse ya çarpma ya da lavların etkisiyle oluşmuş. Bunların en sıra dışı yanıysa gezegenin çekirdeğinin soğuyup büzülmesiyle oluşan, hem düzlükleri hem de kraterleri kaplayan katlar ve kıvrımlar.
Caloris Montes
Merkür‘de “monte” denilen çok sayıda dağ var. Bunlardan en yükseği ve en uzunun adı Caloris Montes. Bu, devasa Caloris Havzası’nın kenarında, yüksekliği üç kilometreyi bulan, dairesel bir sıradağ. Caloris Montes, gezegenin kabuğunun çarpma sırasında esneyip çatlamasıyla oluşmuş bir dağ kitlesi.
Kaynak: How It Works