Sistemleri moleküler düzeyde kontrol edebiliyor olsaydık nasıl olurdu? Hücrelerinizin içinde milyonlarca küçük yardımcının olduğunu düşünün. Bedeninizi sağlıklı tutmak için toksinleri temizliyorlar, patojenleri öldürüp hastalık kapmamızı engelliyorlar. İşte bilim insanları, mühendisler ve matematikçilerin bir iğne deliğinin içinden geçecek kadar küçük makineler üretmek için çabaladığı yüksek teknoloji dünyası nanoteknolojinin ana hedefi.
İnanılmaz ve imkansız gibi görünebilir ama tüm yaşayan organizmalar aslında bu küçük makineler sayesinde hayatta kalıyor. Örneğin bazı bakteri türleri hareket etmek için flagellum (kamçı) adı verilen küçük bir kuyruğa sahipler. Bu kuyruk da gücünü protein çemberinden oluşan bir motordan alıyor. Aslında bu sistem bildiğimiz mekanik motor çalışma prensibine çok benziyor, sadece her şey milyonlarca kez daha küçük bir boyutta gerçekleşiyor.
İnsan hücrelerinde malzemeleri oluşturma, birleştirme, paketleme, hücre dışına veya içine taşıma gibi çeşitli görevler yerine getirmek için organel adı verilen yapılar bulunuyor. Bu tür karmaşık bir makineye örnek olarak ribozomu verebiliriz. Hücre içindeki bu minik makine genetik kodu kullanarak proteinleri bir araya getiriyor. Yani bedenlerimizde nanoteknoloji doğal olarak var. Şimdi sırada olan ise, benzer boyuttaki makineleri üretip kullanmak.
Sentetik yapıların nanoteknoloji olarak sınıflandırılabilmesi için boyutlarının 1 ile 100 nanometre arasında olması gerekiyor. Yani en büyük nanoteknolojik cihaz bile bu sayfadaki bir noktadan 5.000 kat daha küçük! Burada gerçekten inanılmaz küçük boyuttaki teknolojik cihazlardan söz ediyoruz. Nanoteknolojinin geniş bir potansiyel uygulama alanı var. Özellikle tıp alanında, kan damarlarımızda dolaşıp bizi tamir eden nano makineler şu anda sadece teoride.
Kaynak: İnsan Bedeninin Sırları