1986’da Voyager 2, Uranüs‘ün yanından geçerken çektiği, halkalı gezegenin iç uydusu Miranda ‘ya ait fotoğraflar herkesi şaşırtmıştı. 470 kilometre çapındaki bu küçük uydu, çok farklı yüzey özellikleri göstererek daha küçük dünyaların jeolojik etkinlik göstermedikleri kuralını yıkmışa benziyor.
Miranda, Güneş Sistemi‘nin en garip uydularından biri. Voyager görüntüleri, görünüşte rastgele bir araya getirilmiş olağanüstü bir arazi yapısını ortaya çıkardı. Uydunun bir kısmı ağır bir şekilde kraterli bir yapıya sahip. Bombardımana daha az maruz kalan diğer kısmı ise görece daha düz bir arazi yapısına sahip. Bu da uydunun genç olduğunu gösteriyor. Belirgin bir şekilde göze çarpan bir özellik, bir yarış pistini andıran eşmerkezli oval bir yapı. Diğer bölgelerde ise yüzeyde V şeklinde yara izleri bulunuyor.
Mirandaʼnın karmakarışık görünümünü açıklayan teorilerden biri, onun bir Frankenstein dünya olduğunu söylüyor: Uranüs çevresinde bulunan parçalanmış uydulardan enkazın bir araya gelmesiyle oluşmuş gibi görünüyor. Astronomlar, Miranda’nın atasının gezegenler arası bir çarpma olup olmadığını ve bu dehşet verici olayın bir şekilde Uranüs‘ün aşırı eğimiyle bağlantılı olup olmadığını merak ediyor. Bununla birlikte, yakın dönemdeki çalışmalar, bu teorinin Miranda’nın yüzey özelliklerindeki karışımı açıklamak için yetersiz kaldığını öne sürüyor. Çarpmanın böyle bir sonuç doğuramayacağı düşünülüyor. Bunun yerine, sorumlunun gelgit kuvvetleri olma ihtimali daha yüksek görülüyor.
Günümüzde Miranda neredeyse dairesel bir yörüngeyi takip ediyor, ancak geçmişte yörüngesi daha büyük bir uydu olan Umbriel ile rezonans halinde olabilirdi. Bu rezonans Mirandaʼnın yörüngesini, aşırı gelgit kuvvetlerine sıklıkla maruz kalan uzun bir elips haline getirdi. Miranda, içeriden itildi, çekildi ve ısıtıldı; yüzeyi parçalandı, uydular yeniden hareket etmeden ve etkinliği azalmadan önce kendini yeniden düzenledi.
Kaynak: How It Works, All About Space