Neden yaşlanıyoruz sorusuna şipşak verilecek bir yanıt yok. Biyolojideki her şey gibi, bu sorunun da yanıtı genetiğin ve çevrenin bir bileşimi. Yaşlanmayla ilgili en köklü kuramlardan biri, bunun bir evrimsel kaza olduğu.
Charles Darwin‘in ünlü kuramı, en güçlü ya da en iyi ayak uyduran hayvanların çiftleşip genlerini bir sonraki nesle aktarabileceğini söyler. Bu şansı bulabilmek için canlıların ömürlerinin ilk yıllarını sağ olarak atlatması, eş bulması ve yavrularının erişkinliğe gelmesine yardım etmesi gerekir.
Yaşam süresince vücutlarımız zarar görür ve kötüleşmeye başlar ama üreme sonrasında canlıların ne kadar yaşadığının bir önemi yoktur. O yüzden yaşamı uzatıp hasarı onaracak genleri evrimleştirme konusunda büyük bir baskı yoktur. Hatta bu, genlerinizi aktarma şansınızı artıracaksa evrim açısından hızlı yaşayıp erken ölmek daha iyi bile olabilir.
Bizi Ne Yaşlandırıyor?
Yaşlanma sürecine katkıda bulunan çeşitli unsurlar var.
Kaloriler: Bu, araştırmaların en sağlam olduğu alanlardan biri. Farelerde ve hatta primatlarda, gıda alımını minimum gereksinimlere indirmek ömrü uzatıyor.
Hasar: Zamanla DNA‘mızda kusurlar birikiyor. Bu hem çevresel etmenlerden kaynaklanıyor hem de hücrelerimizin bölünmesi sırasında meydana gelen hatalardan.
Kök Hücreler: Kök hücreler çoğalarak hasarlı ya da yıpranmış hücrelerin yerini alabiliyor. Biz yaşlandıkça kök hücrelerin işlevi azalıyor ve bu da hasar onarım hızını düşürüyor.
Yangı: Kronik yangı (iltihap), savaşılacak bir enfeksiyon olmadığı durumlarda bile yaşla ilgili birçok hastalıkta karşımıza çıkıyor ama yaşlanmayla bağı henüz net değil.
Telomerler: Kromozomlarımızın uç kısmında telomer denilen koruyucu DNA uzantıları var. Hücrenin her bölünmesinde bunun bir kısmı kaybediliyor.
Glikasyon: Zaman içinde vücutlarımızda AGE (ilerlemiş glikasyon son ürünleri) adlı moleküller oluşuyor. Yaşla ilgili bazı hastalıklarda bunlar rol oynuyor.
Kaynak: How It Works