Ölümcül Bitkiler

Kimisi Amazon’un derinliklerinde saklanırken kimisi de arka bahçelerimizde büyüyor. Ölümcül bitkiler köklerini tüm dünyaya yaymış durumda. Bitkilerin bir otçula yem olmamak için fiziksel mücadeleye girme şansları yok. O yüzden de bazıları, savunma amaçlı kimyasal bileşikler üretecek şekilde evrimleşmiş.

İnsanlar ve hayvanlar için “ölümcül” kabul edilen çoğu bitki kendisini korumak için zehir kullanıyor. Bir bitkinin “zehirli” olarak tanımlanması için yaşayan bir organizma tarafından yenildiğinde veya dokunulduğunda ona zarar vermesi veya ölümüne yol açması gerekiyor. Binlerce yıl içinde, zehirli bitki türleri kendilerini savunmak için birbirinden farklı ve yaratıcı yollar bulmuşlar. Yanlış bitkiye bulaşırsanız, kalp durmasından kabartılı deri ülserlerine kadar birçok nedenden ötürü acil servise gitmeniz gerekebilir.

Ölümcül bitki toksinleri genellikle şu sınıflara ayrılıyor: toksik alkaloitler, glikozitler, oksalatlar ve proteinler. Her biri, dokunulduğunda veya yutulduğunda kendine has kötü sonuçlar doğuruyor. Gezegenimizdeki en zehirli bitkilerden biri olan zakkum, yapraklarından sadece bir tane yediğinizde kalbi durdurabilen ölümcül bir kalp glikozidi içeriyor.

Toksik kimyasallar zakkumun büyüme ve solunum gibi biyolojik döngülerinde kullanılmadığından, sadece koruma amacıyla bitkide yer aldıkları düşünülüyor. Ancak zehirli bitkiler tek başlarına evrimleşmedi: Çevrelerine uyum sağlama kabiliyeti olan ve o bitkileri yemekten vazgeçmeyen bazı hayvan türleri de bitkilere karşı koyacak şekilde evrimleşti.

Örneğin koala, temel gıda maddesi olan okaliptüs yapraklarının toksik gücünü yok edebiliyor. Bu yapraklar diğer hayvan türlerinin çoğu için zehirli. Oysa koalanın büyük körbağırsağı (sindirim kesesi) sitokrom P450 enzimleri üreterek yaprakların zehrini atıyor. Bu enzimler, toksinleri hızla parçalayarak, koalanın zarar görme korkusu olmadan yaprakları tüketmesini sağlıyor. Ancak okaliptüsün düşük kalori değeri yüzünden koalalar günde 400 gram yaprak yemek ve 22 saate kadar uyumak zorunda.

Zehir kullanımı, bitkilerin ölüm saçma yollarından yalnızca birisi. İnsan parmağına zarar vermeseler de, yanlarından geçen böceklerle ve hatta amfibilerle beslenen katil bitkiler var. Etçil bitkiler olarak bilinen sinekkapan (venüs sinek kapanı) ve su ibriği bitkileri, geleneksel fotosentez yöntemlerinden faydalanmakla kalmayıp, aynı zamanda aktif olarak avlanacak şekilde evrimleşmiş.

Su ibriği bitkileri genellikle çeşitli böceklerle besleniyor ama yakın tarihli bir araştırmada, Kanada’daki Algonquin Şehir Parkı’nda bulunan her beş su ibriği bitkisinden birinin yavru semenderleri de yediği keşfedildi. Saksafon şeklindeki bu bitkiler, içlerinde yağmur suyunu biriktirerek bir havuz oluşturuyor.

Semenderler suya düştükten sonra havuzun kaygan duvarlarına tırmanamıyorlar. Ardından bitki, semendere mezar olacak havuza sindirim enzimleri salgılıyor. Açlık veya aşırı sıcak yüzünden doğal yollarla ölen semenderler yaklaşık on günde çözünüyor. Ardından su ibriği bitkisi, “semender yahnisi”ndeki besinleri afiyetle sindiriyor.

Kaynak: How It Works

Yorum yapın