Rosalind Elsie Franklin (1920-1958)

Erkeklerin Gölgesinde Bırakılan Bir Kahraman

DNA, RNA, kömür, virüs ve grafit yapılarının anlaşılmasında büyük katkılar sunan İngiliz asıllı kimyager, biyofizikçi ve kristallografçı Rosalind Elsie Franklin, DNA‘nın yapısı ile ilgili yaptığı X-ışını kırınımı çalışmalarıyla tanınmış ve virüsler hakkında yaptığı araştırmalarla da fazlasıyla dikkat çekmiştir.

Francis Crick, James Watson ve Maurice Wilkins üçlüsü, 60’lı yılların başında DNA‘nın çift sarmallı yapısını ortaya çıkararak, 20. yüzyılın en büyük keşiflerinden olan bu çalışmaları ile Nobel Ödülüne layık görüldüler. Ancak bu tabloya, çalışmaya çok önemli bir katkı sunan Franklin dahil edilmedi.

Rosalind Franklin Kimdir

Franklin hem fizik hem de kimya eğitimi almış bir İngiliz bilim insanı olarak bir süre Paris’e yerleşip, kristallerin moleküler ve atomik yapısının incelenmesi amacıyla kullanılan X ışını kristalografisi üzerine uzmanlaşmıştı.

Hayatını bu konudaki araştırmalara adamaya karar vererek dört yıl sonra tekrar ülkesine dönüp Londra King’s College’de çalışmaya başladı.

Tek başına sessiz bir ortamda çalışmayı seven Franklin artık X ışınları uzmanı olarak görülüyordu. Bu teknoloji, mikro düzeydeki yapıları incelemeye olanak sağladığından kendi alanında, kısa sürede son derece değerli bir bilim kadınına dönüştü.

Rosalind Franklin çok çalışır ama eğlenmeyi de bilirdi. Becerikli bir dağcı, doğa sporları tutkunu bir maceracı ve iyi bir konuşmacı olduğu söyleniyor.

Rosalind Elsie Franklin DNA CalismalariAncak çalışırken yalnız kalmayı sevdiği için, çevresindeki insanların varlığıyla kimi zaman dikkati dağılır, bu nedenle bulunduğu ortamda gerginliğe sebep olabilirdi.

King’s College yıllarında Maurice Wilkins ile ortaklaşa çalışırken birkaç kez gerginlik yaşadılar. Aralarındaki bu sürtüşme bir yanlış anlaşılma yüzünden oldukça uzadı.

King’s College yıllarında DNA‘nın çift sarmallı yapısına dair bazı bulgular elde etmiş olan Rosalind Elsie Franklin aslında bu teoriyi doğrulamaya oldukça yaklaşmıştı.

Hatta DNA molekülünün o zamana kadar ki en net görüntüsünü elde etmeyi başardı. Bu sırada Wilkins ile ortaklaşa çalışıyor ancak aralarındaki gerginlik yüzünden birbirleriyle konuşmuyorlardı.

Rosalind Elsie Franklin ‘in Çektiği Ünlü 51. Fotoğraf

Rosalind Franklin
DNA’nın X ışını kristalografisi ile elde edilmiş görüntüsü

Wilkins bu durumdan pek hoşlanmadı ve Cambridge Üniversitesi’nin Cavendish Laboratuvarında çalışmakta olan Francis Crick ile James Watson’a katılmak istedi. Onlarda tıpkı Franklin ve Wilkins ikilisi gibi kendilerini DNA molekülüne dair bir model geliştirmeye adamışlardı.

Wilkins, Franklin’in DNA fotoğrafını, ona hiç haber vermeden Watson’a gösterdi. Ayrıca Franklin’in Tıp Araştırmaları Konseyi’ne sunduğu, henüz yayımlanmamış rapora dair bilgileri de Crick’e gösterdi.

DNA‘nın, x ışını kristalografisiyle elde edilmiş bu görüntüsü Watson’ın ilham kaynağı oldu. Çünkü fotoğrafta çift sarmal yapısı belirgin bir şekilde görülebiliyordu.

James Watson, Franklin’in çektiği bu X-ışını fotoğrafını gördüğü anı “çenem düştü gibi hissettim, nabzım atmaya başladı, inanamadım” diye anımsıyor. İlk bakıldığında bu figürün ne olduğunu çıkarmak biraz hayal gücü istiyor, ama işte “yaşamın kaynağına açılan pencere.”

DNA çift sarmal yapı
Oluşturulan ilk DNA sarmal modeli

Özetle DNA‘nın yapısı hakkında henüz hiç bir fikirleri olmayan Watson ve Crick, Franklin’in fotoğrafı karşısında çift sarmal yapısından haberdar olunca, yine onun çalışmalarını kullanarak o ünlü DNA sarmalı modelini oluşturdular.

1956 yılı yaz aylarında kanser olduğunu öğrenen Rosalind Franklin, 16 Nisan 1958’de zatürre ve ardından yumurtalık kanseri nedeniyle 37 yaşındayken hayatını kaybetti.

Wilkins, Watson ve Crick DNA araştırmalarından dolayı 1962 yılında Nobel Ödülü alırlarken Franklin’den hiç bahsedilmedi. Bu durumun sebebi olarak kimileri ölmüş kişilerin ödüle aday olamayacağını, kimileri ise Franklin’e haksızlık yapıldığını söylediler.

Her ne olursa olsun günümüz bilim insanları, Rosalind Franklin’in DNA yapısı üzerinde önemli katkılarda bulunduğu ve öncü çalışmalar yaptığını kabul etmektedir.

Kaynak: Popular Science

Yorum yapın