Dünyada bulunan yaklaşık 3000 sivrisinek türünün çoğu insanlara saldırmıyor. Eğer tüm türler saldırıyor olsaydı, bu tehlike karşısında yaşamlarımızı devam ettiremezdik. Çünkü bazıları insanlar için ölümcül tehlike yaratan hastalıkların yayılmasının ana sebebi. Sıtma, Sarı Humma ve bazı parazitik hastalıklar bu türde sivrisineklerin ısırmasıyla geçiyor.
Dişiler ise her ne kadar çiçeklerdeki şekerli su ile karınlarını doyurabilseler de şekerli su ile kan arasında bir tercih yapmak durumu ile karşılaştıklarında daima kanı seçiyor. Bunun sebebi yumurtalarını üretebilmek için duydukları protein ihtiyacı. Genelde böyle bir durumda, bulabildikleri her canlının kanını emerler. Hatta deniz yüzeyine gelen balıklar bile ellerinden kurtulamaz.
Erkekler yumurta üretme gibi bir dertleri olmadığından insanlarla da ilgilenmezler. ABD’nin Nashville kentindeki Vanderbilt Üniversitesi’nde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, sivrisinekler, insan bedeninin kokusunu oluşturan farklı kimyasalları tanımlayabiliyor. Beden kokusunda ‘karbondioksit ve oktenol’ bulunanlar, sivrisineklerin öncelikli hedefi oluyor.
Dişi sivrisinekler avlarının yerlerini duyargaları ve bacaklarındaki alıcılarıyla buluyorlar. Alıcılar ile nem, ter ve ısı özelliklerini saptayabiliyorlar. Sivrisineğin duyargaları bir derecenin binde biri kadar sıcaklık değişimlerini algılayabilecek kadar hassas. Dişi sivrisinekler, insanın nefes verirken çıkardığı karbondioksit bulutu içinde, ileri geri hareketler yaparak bu bilgileri değerlendiriyor ve avın yararlı olacağına karar verirlerse eyleme geçiyorlar.
Kaynak: Popular Science