Stephen William Hawking, 8 Ocak 1942 günü İngiltere’nin Oxford şehrinde doğdu ve sonraki 76 yılını insanlık tarihinin en parlak zekalarından birine dönüşmekle geçirdi.
Cambridge Üniversitesinde doktora eğitimini tamamlayan Hawking, matematikçi Roger Penrose’la birlikte Albert Einstein‘ın 1915 tarihli genel görelilik kuramı çerçevesinde, uzay-zamanda tekilliğin görünümü konusunu araştırmaya başladı. Bu da onun uzay ve zamanın Büyük Patlama‘yla başlayıp kara deliklerle bittiğini bulmasını sağladı.
Henüz yirmili yaşlarının başındayken fizikçiye amiyotropik lateral skleroz (ALS) tanısı kondu. Bu hastalık onu bir tekerlekli sandalyeye mahkum edecek ve hayat boyu hareketlerini kısıtlayacaktı. Fakat bu güçlük onun dehasının önünde duramadı ve bilim camiasının en etkili, en saygın figürlerinden biri olmasını engelleyemedi.
Hawking yaşamı boyunca cesaretle özdeşleştirilen bir isim oldu, çalışmalarıyla ve hiç eksik olmayan mizah anlayışıyla insanlara öncülük etmeyi sürdürdü. Şöyle dediği biliniyor: “Şöhretin kötü yanı nereye gitsen tanınmak. Koyu güneş gözlüğü ve peruk taksam da yetmiyor, tekerlekli iskemleden hemen tanıyıveriyorlar.”
Hawking 4 Mart 2018’de Cambridge’deki evinde hayata gözlerini yumdu. Dünya en büyük zihinlerinden birini yitirmiş oldu ama Hawking‘in bilime katkıları ve ibretlik yaşamı daha nice nesli etkilemeyi sürdürecek.
Her Şeyin Kuramı
Stephen Hawking 1974’te, kara deliklerin radyasyon biçiminde enerji yaydığı (buna günümüzde Hawking Radyasyonu adı veriliyor) kuramını ortaya attı. Aynı zamanda evrenin bir “büyük patlamayla” başladığını ve kara deliklerle sonlanacağını iddia etti.
Kara deliklerin Hawking Radyasyonu saçtığı kuramının bir sonucu olarak kozmolojiyle kuantum kuramının birbirlerine bağlı olduğu sonucuna vardı. Hawking bir defasında şöyle demişti: “Benim amacım basit: Evrenin neden böyle olduğunu, neden var olduğunu tümüyle kavramak.”
Kaynak: How It Works