Tarih, geçmişin, özellikle geçmişin insanları ve olaylarının incelenmesidir. Tarih, tüm insan toplulukları için ortak bir arayıştır. İnsanlar birçok sebepten dolayı geçmişle her zaman ilgilenmişlerdir. Tarih muazzam bir hikaye, büyük kişilikleri ve kargaşa ve zafer hikayeleriyle dolu yuvarlanan bir anlatı olabilir. Her geçen nesil, daha önce yazılan bölümlerde yeni şeyler yeniden yorumlayıp bulurken tarihe kendi bölümünü ekler.
Tarih ayrıca bize bir kimlik duygusu verir; Nereden geldiğimizi anlayarak kim olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Tarih, yaşamlarımız ve varlığımız için bir bağlam duygusu sunarak, olayların şeklini ve geleceğe nasıl yaklaşabileceğimizi anlamamıza yardımcı olur. Tarih bize insan olmanın ne demek olduğunu öğretir, insan ırkının büyük başarılarını ve feci hatalarını vurgular.
Geçmiş, daha önceki bir zamana, içinde yaşayan insanlara ve topluluklara ve orada meydana gelen olaylara atıfta bulunur. Tarih, geçmişi araştırmak, incelemek ve açıklamak için yaptığımız girişimleri açıklar. Bu ince bir fark ama önemli bir farktır. Geçmişte olanlar, zaman içinde sabittir ve değiştirilemez.
Ancak tarih düzenli olarak değişir. Tarihsel anlatılar gibi, tarihin ne olduğu ve alması gereken şekil hakkındaki anlayışımız esnek ve tartışmaya açık. İnsanlar tarih okudukları sürece, tarihçiler geçmişin nasıl çalışılması, yapılandırılması, yazılması ve yorumlanması gerektiği konusunda farklı fikirler sunmuşlardır. Sonuç olarak, tarihçiler tarihe farklı şekillerde yaklaşabilir, farklı fikirler ve yöntemler kullanarak ve farklı yönlere odaklanıp öncelik verebilirler. Aşağıdaki paragraflarda bazı popüler tarih teorileri tartışılmaktadır.
“Tarih harika bireylerin çalışmasıdır”
Plutarkhos
Eski Yunanlı yazar Plutarch’a göre, gerçek tarih büyük liderlerin ve yenilikçilerin incelemesidir. Tanınmış kişiler, kişiliklerini, karakterlerinin gücünü, hırslarını, yeteneklerini, liderliklerini veya yaratıcılıklarını kullanarak tarihin akışını şekillendirir. Plutarch’ın tarihi, neredeyse bu biyografilerin biyografileri veya ‘yaşam ve zaman’ hikayeleri gibi yazılmıştır. Bu büyük figürlerin eylemlerinin uluslarının veya toplumlarının seyrini nasıl şekillendirdiğini açıkladılar. Plutarch’ın yaklaşımı daha sonraki tarihçiler için bir model teşkil ediyordu. Bazen yöneticilere veya liderlere odaklanmasından dolayı ‘yukarıdan aşağıya’ denir. Bu yaklaşımın bir avantajı erişilebilirliği ve göreceli kolaylığıdır. Bireyleri araştırmak ve yazmak, sosyal hareketler veya uzun vadeli değişiklikler gibi daha karmaşık faktörlerden daha kolaydır.
“Tarih“ değişim rüzgarlarının ”çalışmasıdır”
Diğer tarihçiler, bireylere daha az odaklanmış ve daha önemli tarihsel değişim yaratan faktörlere ve güçlere bakarak daha tematik bir yaklaşım benimsemiştir. Bazıları ‘değişimin rüzgarları’ olarak geniş ölçüde tanımlanabilecek şeye odaklanır. Bu harika fikirler ve hareketler çoğu zaman etkili insanlar tarafından başlatılır veya yönlendirilir fakat değişim için çok daha büyük güçler haline gelirler. ‘Değişim rüzgarları’ büyüdükçe, politik, ekonomik ve sosyal olayları ve koşulları biçimlendirir veya etkiler. Dikkate değer “değişim rüzgarı” örnekleri;
• Orta çağ Avrupa’sındaki hükümeti, toplumu ve sosyal adetleri şekillendiren Hristiyanlıktı.
• Marksizm 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ve Rusya, Çin ve diğer yerlerdeki eski düzeni zorlayarak, bu ülkelerdeki hükümeti ve toplumu şekillendirdi.
• Keşif Çağı, Endüstri Devrimi,
• 1900’lerin ortalarında sömürgecilik,
• 1900’lerin sonlarında Doğu Avrupa komünizminin sarılması,
“değişim rüzgarlarının” somut örnekleridir.
“Tarih, meydan okuma ve cevap çalışmasıdır”
İngiliz yazar Arnold Toynbee (1889-1975) gibi bazı tarihçiler, tarihsel değişimin zorluklardan ve tepkilerden kaynaklandığına inanıyordu. Bütün medeniyetler sadece liderlik veya şartlarıyla değil, aynı zamanda zor problemlere veya krizlere nasıl tepki verdikleri ile de tanımlanmaktadır. Bu zorluklar çok çeşitli biçimlerde olur. Fiziksel, çevresel, ekonomik veya ideolojik olabilirler; iç baskılardan veya dış faktörlerden kaynaklanabilirler; kendi insanlarından veya yabancılardan gelebilirler.
Bir medeniyetin hayatta kalması ve başarısı, bu zorluklara nasıl cevap verdiği ile belirlenir. Bu genellikle kendi çalışanlarına ve ne kadar yaratıcı, becerikli, uyarlanabilir ve esnek olduklarına bağlıdır. İnsanlık tarihi, somut meydan okuma ve cevap örnekleri ile doludur. Birçok ulus güçlü rakiplerle, savaşlarla, doğal afetlerle, ekonomik gecekondularla karşı karşıya kaldı.
“Tarih, bir diyalektik çalışmasıdır”
‘Maddi diyalektiği’ yaratıcısı Karl Marx
Felsefede, diyalektik, çok farklı bakış açıları olan iki veya daha fazla tarafın uzlaşmaya ve karşılıklı bir anlaşmaya vardığı bir süreçtir. Diyalektik teorisi, Alman filozofu Georg Hegel (1770-1831) tarafından tarihe uygulanmıştır. Hegel, tarihsel değişikliklerin ve sonuçların çoğunun diyalektik etkileşimden etkilendiğini öne sürdü. Hegel’e göre, her tezin (bir öneri veya ‘fikir’), bir antitezi (bir tepki veya ‘zıt fikir’) vardır. Tez ve antitezi, bir sentez (‘yeni bir fikir’) olarak ortaya çıkar. Bu devam eden mücadele ve gelişme süreci, insanlığa yeni fikirler ve yeni gerçekler ortaya koymaktadır. Alman filozof Karl Marx (1818-1883) Hegel’in bir öğrencisi idi ve Hegel diyalektiğini kendi tarih teorisine dahil etti. Marx’a göre, tarih “maddi diyalektik” tarafından şekillendirildi. Marx, sermaye ve servetin mülkiyetinin çoğu sosyal yapı ve etkileşime destek olduğuna inanıyordu.
“Tarih beklenmeyenlerin hikayesidir”
Franz Ferdinand’ın 1914’teki cinayeti.
Bazı tarihçiler, tarihin tesadüfi, şaşırtıcı ve beklenmedik şekilde şekillendiğine inanır. Tarih ve tarihsel değişim kesinlikle kalıpları takip ederken, aynı zamanda tahmin edilemez ve kaotik de olabilirler. Zaman çizelgelerine ve doğrusal ilerlemeye olan hayranlığımıza rağmen, tarih her zaman net ve beklenen bir yol izlemiyor. Geçmiş beklenmedik olaylar, sürprizler ve kazara keşiflerle doludur. Bunlardan bazıları tahmin edilemeyen, kontrol edilemeyen veya durdurulamayan tarihsel güçleri ve değişimleri serbest bıraktı. Birkaçı çok önemli zamanlarda geldi ve büyük önem taşıyan değişiklikler için ateşleme veya ‘parlama noktası’ olarak görev yaptı. Örneğin, Altın keşfi, bütün ulusların geleceğini şekillendiren altın telaşlarını tetikledi. 1914 Haziran’ında Arşidük Franz Ferdinand’ın arabası Saraybosna’dan farklı bir rotaya geçti ve amaçsız bir Gavrilo Princip’i geçti.
Bu gibi önemli olaylar tarihin en derinlerinde yer almaktadır. Tarihin gelişimini ve değişmesini etkilemektedir.
Yazar: Çetin BICAKCI
Kaynak: Özlem BAKIR ( Tarih Öğretmeni )