Aradan yüzyıl geçmesine rağmen, dünyanın en büyük gemilerinden birinin batışının öyküsü hala gizemlli ve bir o kadar trajik.
Titanic‘in batışının inanılmaz öyküsü, gemide kullanılan bazı teknolojik yenilikler dikkate alındığında daha da şaşırtıcı hale geliyor. Tüm zamanların en ünlü felaketlerinden biri olmasına rağmen, kıdemli personelin o gece yaptıklarına dair birçok soru yanıtlanamadı ve muhtemelen bu gizem asla çözülemeyecek.
20. yüzyılın başlarında kaynak teknikleri, Titanic büyüklüğünde bir gemiyi bir arada tutacak kadar gelişmemişti. O yüzden geminin gövdesi, çeşitli çelik plakaların perçinlenmesiyle oluşturulmuştu. Bu durum, daha sonra Titanic‘in batmasında büyük rol oynayacaktı.
Verimliliği artırmak için iki ana pervanenin arasına ilave bir üçüncü pervane yerleştirilmişti. Ancak ana pervanelerin aksine, bu pervanenin tersine döndürülmesi mümkün değildi. Titanic buzdağıyla karşı karşıya kaldığında bunun ölümcül bir hata olduğu anlaşılacaktı.
Gemi büyük ölçüde, 100 ton ağırlığındaki hantal dümenle yönlendirilebiliyordu. Titanic, 11 kat yüksekliğinde ve 269,1 metre uzunluğundaydı. İç güverteleri, özellikle de gövdenin içinde kalan alt güverteler dar geçitlerden oluşan bir labirenti andırıyordu. Gemideki sadece birkaç kişi, aradığı kapıyı kolayca bulabiliyordu.
Kazanın ardından anılarını anlatan Üçüncü Kaptan Charles Lightoller, geminin bir ucundan diğer ucuna gitmeyi 14 günde öğrenebildiğini söylemişti. Titanic‘in yola çıktıktan dört gün sonra battığını ve yolcuların daha önce gemiye hiç ayak basmadıklarını göz önünde bulundurursak, batma sırasında bu karmaşık tasarımın da sorunlara yol açtığı söylenebilir.
11 Nisan 1912’de saat 23.40’ı gösterirken gözcü Frederick Fleet, geminin tam önünde bir buzdağı gördü ve köprüyü aradı. Serdümen Robert Hichens’a rotayı değiştirmesi emredildi. Ancak bazı etkenler yüzünden geminin yön değiştirmesi 30 saniye sürdü. Bu etkenlerden ikisi, üçüncü pervanenin ters dönememesi ve geminin o sırada yavaşlamış olmasıydı. Sonuç olarak Titanic, buzdağına göz kamaştırıcı bir şekilde çarptı.
Aslına bakılırsa gemi yavaşlamaya çalışmak yerine hızlansaydı dönüş açısı azalacağından her şey yolunda gidebilirdi. Hesaplamalara göre, Titanic hızını korumuş olsaydı buzdağına çarpmaktan birkaç metreyle kurtulacağı tahmin ediliyor.
Buzdağıyla çarpışan Titanic‘in gövdesinde, omurga hizasının üzerinde, uzunluğu 90 metreyi aşan bir yarık oluştu. Geminin çelik plakalarını bir arada tutan demir perçinler kırılgandı ve kopmaya meyilliydi. Çelik plakalarsa üretim tekniğindeki kusurlar yüzünden modern çelikten daha zayıftı. Buzdağının yarattığı basınç, onları kolayca bükebiliyordu. Bununla birlikte, çarpma noktasındaki yüksek bir patlama sesi ve hafif bir sarsıntı dışında, geminin büyük kısmında çarpışmaya dair hiçbir iz yoktu.
Açılan yarıktan saniyede 7 ton su gemiye dolmaya başladı ve 6 numaralı kazan dairesini su bastı. Gemi personeli, kazan ocaklarını söndürmeye ve kazanları havalandırmaya çalıştı ama buz gibi suyla temas eden kazanların patlamasını önleyemediler.
Titanic‘in alt güverteleri, enlemesine bölme duvarlarıyla birbirinden ayrılan 16 bölmeden oluşuyordu. Ancak bölme duvarları güvertenin tepesine çıkacak yükseklikte inşa edilmemişti. O yüzden bir bölmeyi su basınca, taşan su yandaki bölmeye de akıyordu. Titanic, dört bölmeyi su bassa bile batmayacak şekilde tasarlanmıştı; ama buzdağı beş bölmeye zarar vermişti. Su baskını yüzünden, çarpışmadan sadece birkaç dakika sonra gemi beş derece sancak tarafına yattı.
Aradan 45 dakika geçtiğinde gemiye 13.000 tondan fazla su girmişti. Sintine pompaları saatte sadece 1.700 ton suyu tahliye edebiliyordu.Titanic‘in sonunun geldiği artık belliydi. Geminin ön kısmı yavaş yavaş denize batmaya başladı.
İki saat sonra gemi on derecelik açıyla öne doğru eğilmişti. Bu durum, su baskınını daha da hızlandırdı ve saat gece 02.18 ‘i gösterirken geminin omurgası baskıya dayanamadı, Titanic ortadan ikiye bölündü. Geminin ön yarısı yavaş yavaş Atlantik’e gömüldü, ama arka yarısı önce dikey bir pozisyonda yükseldi, sonra saatte 48 kilometreye varan bir hızla okyanusa battı.
Titanic‘in yolcuları ve mürettebatı toplam 2.206 kişiydi. Kazadan, 1.178 kişi kapasiteli 20 filika olmasına rağmen sadece 711 kişi kurtulabildi. Bu kadar az insanın kurtulmasında tek etken filikaların yetersiz olması değildi. (Filika sayısı, 1912’deki yasal sınırın üstündeydi.) Emirlerin düzgün şekilde yerine getirilmemesi, geminin her yerine ulaşan bir duyuru sisteminin olmaması ve yolculara yeterli bilgi verilmemesi de önemli etkenlerdi.
Bilgi eksikliği yüzünden, son saate kadar gemideki birçok kişi Titanic‘in batmayacağını düşünüyordu. Böylesine sansasyonel bir geminin batması, gemilerdeki güvenlik önlemlerinin tamamen elden geçirilmesine yol açtı. Böyle bir felaketin bir daha yaşanmaması için birçok değişiklik yapıldı. Buna rağmen, Ocak 2012’de Costa Concordia’nın batması, Titanic felaketinden 100 yıl sonra bile hâlâ öğrenilecek çok şey olduğunu gösteriyor.
Kaynak: How It Works