Gezegenlerin uzaklıklarını tahmin etmek: Titius Bode Yasası
0, 3, 6, 12, 24, 48, 96… şeklinde devam eden serideki her bir sayıya 4 ekleyip sonucu 10‘a böldüğümüzde elde edilen sayılar bize AB ( astronomi birimi: Güneş ile Dünya arasındaki ortalama uzaklık 1 AB’dir ve yaklaşık 150 milyon km’dir) cinsinden gezegenlerin Güneş‘e olan ortalama uzaklıklarını verir. Örneğin serinin ilk sayısı olan 0’a 4 ekleyip sonucu 10’a bölersek 0,4 sayısını elde ederiz. Merkür Güneş’e uzaklık bakımından ilk sırada bulunan gezegendir ve Güneş‘e olan ortalama uzaklığı 0,387 AB‘dir.
Titius Bode Yasası‘na göre hesaplanan Merkür’ün Güneş’e olan ortalama uzaklığı gerçek değerine hayli yakındır. Aşağıdaki görselde, gezegenlerin Güneş’e olan ortalama uzaklıklarının Titius Bode Yasası ve gerçek değerlerine göre hesaplamalarını görebilirsiniz.
Bu yasa ortaya atıldığında Uranüs ve Neptün daha keşfedilmemişti. Ayrıca formül 2,8 AB uzaklıkta bir gezegenin daha olması gerektiğini söylüyordu. 1781 yılında Uranüs, William Herschel tarafından keşfedilince artık bu yasa kabul görmeye başladı ve Giuseppe Piazzi’nin Ceres’i (Güneş’e olan ortalama uzaklığı yaklaşık 2,77 AB) keşfetmesiyle iyice pekişti.
Ceres ve dahası
Ceres‘in keşfi Titius Bode Yasası’nı onaylıyor gibi görünüyordu. Ancak ortada yanlış giden bir şeyler var gibiydi. Çünkü Ceres‘in çapı sadece 940 kilometreydi (Ay’ın çapının 4’te 1’i) ve bir gezegen kabul edilmeyecek kadar küçüktü. Bir başka ”cüce gezegen” olan Pallas’ın Ceres’den çok daha uzak olmadığı keşfedildiğinde durum daha da karmaşık bir hal aldı. Bundan kısa süre sonra, Juna ve Vesta adı verilen iki küçük gezegen daha keşfedildi. Ardından sayı daha da arttı ve Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve çok sayıda gökcismine ev sahipliği yapan Asteroit Kuşağı keşfedildi.
Neptün ve Plüton’un (Plüton Ağustos 2006’da Uluslararası Atronomi Birliği tarafından cüce gezegen olarak olarak sınıflandırıldı.) keşfi bu yasayı hayli zora soktu. Örneğin Plüton‘un Güneş’e uzaklığının Titius Bode Yasası’na göre hesaplanması 77,2 AB gerçek değeri ise 39,54 AB neredeyse yarı yarıya fark vardır.
Teknoloji gelişip daha işlevsel teleskoplar ( özellikle kızılötesi ışığı algılayan teleskoplar) inşa edilince Güneş Sistemi’nin dış kısımlarındaki sönük gökcisimleri bir bir keşfedilmeye başlandı. 1951 yılında da Gerard Peter Kuiper tarafından Neptün’ün ötesinde de Asteroit Kuşağı’na benzer biçimde çok sayıda gökcismine ev sahipliği yapan bir bölgenin var olabileceği ileri sürüldü. Bu iddia ancak 1992 yılında 1992-QB1‘in keşfi ile onaylandı. Kuiper Kuşağı ya da Neptün ötesi cisimler olarak anılan bu bölgenin içinde binlerce Asteroit ile Plüton ve Eris gibi cüce gezegenler bulunuyor.
Titius Bode Yasası, Neptün ve Neptün ötesi cisimler ( bu cisimler her ne kadar gezegen statüsünde olmasa da) göz önüne alındığında büyük sapmalar göstermesi yasanın güvenilirliğini ciddi anlamda tehlikeye soktu. Yıllar boyu, astronomide bu yasanın tesadüf olup olmadığı ya da Güneş Sistemi’ni yönlendiren önemli bir yasa olup olmadığı tartışıldı. Günümüzde halen başka gezegen sistemlerinin bu yasaya uyup uymadığı bilim insanları tarafından hala araştırılıyor.
Kaynak: Bilim ve Teknik