Topkapı Sarayı

Yaklaşık 400 yıllık tarihinde İstanbul’un ikonik Topkapı Sarayı o kadar önem kazandı ki binlerce kişinin yaşadığı, bir şehir içinde şehir halini aldı. Sadece Sultan’ın gösterişli evi değildi. Aynı zamanda Osmanlı toplumunun kalbiydi ve yüksek güvenlikli yönetim merkezi, saltanat mahkemesi ve hatta eğlence merkezi rolüne de sahipti.

Topkapı Saray’ı Boğaz’a, Haliç’e ve Marmara Denizi’ne bakan bir tepenin üstünde konumlanmıştır. Bu bölge stratejik olarak önemlidir ve Bizans günlerinde Konstantinopol’ün kalesi olarak işlev görüyordu. Osmanlı Türkleri şehri 1453’te işgal ettiğinde şehrin çoğu tahrip edildi fakat II. Mehmed bu bölgenin potansiyelinin farkındaydı.

II. Mehmed, kendi sıra dışı hayal gücü sayesinde Topkapı Sarayı’nı tasarladı ve inşa ettirdi. Saray’ın her biri farklı amaca hizmet eden 4 avlusu vardı. Fakat II. Mehmed burada yalnızca 3 yıl yaşayabildi ve 1481’de öldü. Varislerinin yaptığı değişikliklerle Saray’ın duvarları arasında çok farklı mimarı stiller barınır hale geldi.

Herhangi bir silahsız Osmanlı vatandaşının ilk avluya girmesine müsade ediliyordu. Bu da Saray topraklarında sağlam bir ticaretin dönmesine olanak tanıyordu. İkinci avlu ise devlet işlerinin görüldüğü yerdi. Üçüncü ve dördüncü avlular ise en gizli ve Sultan’ın özel yaşantısını çevreleyen yerlerdi. Saray kompleksinin içinde camiler, devlet binaları, kütüphaneler, yaşam alanları ve çok geniş zırh, silah, mücevher ve çömlek koleksiyonları vardı.

Yoğun ve kalabalık Topkapı Sarayı Osmanlı’nın başkenti için önemini yüzyıllar boyunca korusa da İmparatorluk’un ihtiyaçları zamanla Topkapı’nın kapasitesini aşmaya başladı. Padişah 1856 yılında devlet birimleriyle birlikte yeni Dolmabahçe Sarayı’na taşındı. Topkapı Sarayı’nın sadece birkaç işlevi kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Topkapı Saray’ı yılda 3 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan bir müze olarak yeniden doğdu.

Topkapi Sarayi Nedir

Topkapı Sarayı Mimarisi

Köşkler

Dördüncü avluda farklı mimarı stillerde inşa edilmiş köşk denilen küçük binalar göreceksiniz. Bazıları Yerevan ve Bağdat gibi meşhur askeri başarıları anmak için, diğerleri ise tamamen Padişah’ın zevki için inşa edilmiş. En yeni olanı, Mecidiye Köşkü, 1859’da Dolmabahçe Sarayı’nı tasarlayan mimar tarafından yapılmıştır.

III. Ahmed’in Kütüphanesi

18. yüzyılın başlarında kitap aşığı Padişah III. Ahmed tarafından inşa edilen bu kütüphane bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir köşesinde üretilmiş, Yunan ve Slav dillerindeki yazmalar da dahil, başyapıtları barındırıyordu. Osmanlı Sarayı mensuplarının bu kütüphaneyi kullanması serbestti. Fakat herhangi bir kitabı dışarı çıkarmak ağır cezalara tabiydi.

Arz Odası

Padişah burada, İslami alimler, yabancı elçiler ve devlet görevlileri gibi önemli misafirlerini ağırlardı. Bu odada bütün İmparatorluk’u yönetir, bulunması gerekmeyen Divan-ı Hümayun toplantılarında alınan kararlarla ilgili bilgi alırdı. Baş döndürücü iç dekarasyonu, İmparatorluk’un gücünü yansıtmak ve buraya girenleri etkilemek üzere tasarlanmıştı.

Harem

Geleneklere göre Harem Padişah’ın ailesindeki kadın üyelerin yaşadığı yerdi. Harem’in geçilmez duvarları arasında eşleri, cariyeleri, kendi annesi ve çocukları yaşardı. Harem’de 300’den fazla oda ve diğer binalar bulunurdu. II. Murad, 16. yüzyılda daha güvenlikli ve ailesine yakın olmasından dolayı Harem’e taşınmayı tercih etti. Harem, batı sanatının yansıttığı egzotik genelev imajından çok uzaktı. Cinsellik alanı olduğu kadar ibadet, ritüel, entrika ve aile yaşamı alanıydı.

Adalet Kulesi

Topkapı Sarayı’nın en yüksek bölümü. Boğaz’ı yukarıdan görüyor ve kilometrelerce uzaktan seçilebiliyor. 1665’te çıkan bir yangınla II. Mehmed‘in yaptırdığı binaların bir kısmı yok olunca inşa edildi. Saray’ın en yeni kısımlarından biri. Divan-ı Hümayun toplantılarının yapıldığı Divan binasına bitişik. Bu sayede Sultan yan odadaki görüşmeleri dinleyebiliyordu. Ağa Cami Yönü Mekke’ye dönük olması için çapraz inşa edilmiştir. II. Mehmed zamanında yapılmıştır ve Topkapı kompleksindeki en eski camidir. Sadece Padişah’ın, akağaların ve Enderun öğrencilerinin kullanımına açıktı. Bugün III. Ahmed’in kütüphanesindeki el yazmalar Ağa Cami’nde tutulmaktadır.

Divan

Baş döndürücü beyaz mermerden yapılma, yeşil ve altın süslemeleri olan Divan, Divan-ı Hümayun’un haftada 4 kez buluştuğu yerdi. Burası şüphesiz Saray’ın en önemli yerlerinden biriydi. Bazı günler toplantılar bittiğinde vezirler Padişah’ın yalnızca bir adım arkasında duran Sadrazam’a dilekçeleri sunardı.

Babüsselam (Selam) Kapısı

Günümüzde Topkapı Sarayı müzesinin ana girişi olan bu kapı, Fatih Sultan Mehmed döneminin orijinal yapılarından. Ancak iki yanda bulunan ikonik kuleler 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış. Kapı, hemen hemen isteyen herkesin serbestçe gezinebildiği ilk avluyu saray alanından ayırıyordu. Demir kapının üzerinde harika bir hat ile Kelime-i Tevhid yer alıyor: “Allah’tan başka ilâh yoktur, Hz. Muhammed O’nun kulu ve elçisidir..”

Dış Hazine

Bu kırmızı tuğlalı bina bugün silah müzesi olarak kullanılıyor. Farklı Osmanlı silahları kadar Abbasi ve Emevi silahları da sergileniyor. Fakat eskiden Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi hazinesi olarak kullanılıyordu. Oldukça fazla miktardaki altın ve gümüş Padişah’ın hazine sandıklarını ağzına kadar dolduruyordu. Buradaki paradan Sultan’ın kişisel askerlerine ödeme yapılıyor ve aynı zamanda Mekke ve Medine’ye para sağlanıyordu.

Babüssade

Babüssade, Padişah’ın uzun bir günün ardından çekileceği özel alanının ana giriş kapısı olarak kullanılıyordu. Ayrıca törensel bir kullanım alanı da vardı. Hükümdara saygı gösterme alanı olarak da kullanılıyordu. Tahta çıkma törenleri sırasında Osmanlı tahtı sembolik olarak bu kapının önüne konulurdu. Ayrıca İmparatorluk’ta memnuniyetsizliklerin büyüdüğü dönemlerde taht yine bu kapıya konulurdu ve Padişah sadık yeniçerileriyle ikinci avulunun sınırları içersinde görüşürdü.

Kaynak: Osmanlı İmparatorluğu (DB)

Yorum yapın