Dünyanın en zorlu ortamlarından birinde elle inşa edilen Trans Sibirya Demiryolu, Moskova’dan Vladivostok’a 9.258 kilometre boyunca uzanıyor. Rayları döşemeye çalışan yüzlerce insan öldü ve proje Rusya’yı Japonya’yla savaşa soktu ama sonunda Batı’yı Doğu’ya bağlamayı başardı.
Çalışmalar, Rusya henüz çar yönetimi altındayken başladı. III. Aleksandr’ın dağınık imparatorluğunun başkenti batıda kalmıştı ve imparatorluğun doğu sınırıyla arasında ıssız ve karlı ormanlar vardı. Buradan geçmenin tek yolu ya vagon ya da kışın buz tutan su yollarıydı. Kar yağdığında Rusya’nın doğu limanları donuyor, telgrafla gönderilen mesajlar sık sık kayboldu. Ülke içinde devrimden söz ediliyordu. Rusya’nın doğu sınırı dışarıdan gelebilecek saldırılara açıktı. Ülkede birliği sağlamak için hava koşullarına dayanıklı bir ulaşım ağına ihtiyaç vardı.
Kuzey Amerika’yı örnek alan Ulaştırma Bakanı Kont Sergey Vitte, tren kullanmayı önerdi. Tıpkı Vahşi Batı’dan geçen ilk kıtalararası demiryolu gibi, Trans Sibirya Demiryolu da Sibirya’yı baştan başa kat edebilirdi. Ancak hattın Amerika’dakinin neredeyse üç katı uzunluğunda olması gerekecekti. Üstelik Rusya, Amerika’nın kaynaklarına sahip değildi: Parası, iş gücü ve deneyimi yetersizdi. Dahası, raylar dünyanın en zorlu arazilerinden geçecekti. Demiryolunun geçeceği permafrost (donmuş toprak) aylar boyunca donmuş halde kalıyor ve yazları eriyordu. Ayrıca demiryolu nehirleri aşacak, dünyanın en büyük tatlı su golünün etrafından dolaşacak ve dağların arasından geçecekti.
Ruslar bunu başarırlarsa getirisi de büyük olacaktı. Sibirya’da nüfus azdı ve sanayi gelişmemişti. Ancak yılın büyük bir bölümünde karla kaplı olan bu erişilmesi zor bölge, Rusya’nın kaynaklarının çoğuna sahipti. Petrol, kömür, doğalgaz ve elmaslar Sibirya’da saklıydı. Ural Dağları’nda manyetit, boksit, altın, platin, asbest, talk, ametist ve topaz bulunuyordu. Kıymetli kayaçların arasında ise verimli ovalar uzanıyordu. Ulaşım ağının gelişmesi ülkenin gelirini de artırabilirdi. Yoksul Ruslar yeni işlere kavuşabilirdi. Japonya, Çin ve Kore ile yeni pazarlar açılabilir; ihraç malları Asya’dan Avrupa’ya kolaylıkla ulaşabilirdi. Rusya, Doğu’ya açılan kapı haline gelebilirdi.
Rusya, projeye 50 milyon dolara eşdeğer para akıttı. Demiryolu krediler ve vergilerle finanse edildi. İmparatorluk hazinesi, zengin Avrupalı yatırımcılara cömert Asya gezileri vadetti. Demiryolu hattını Mançurya’ya kadar genişletme karşılığında Çin’den de para aldılar ve imparatorluğun mali güvenliğini riske atarak daha fazla para bastılar.
Çar projenin on yıl içinde bitirilmesini istiyordu ama Sibirya’nın iklimi, kışın çalışmayı imkânsız hale getiriyordu. Zaman kazanmak için rayları aynı anda altı bölüm halinde döşemeyi planladılar. Maliyetleri düşürmek için çift çelik ray yerine tek bir demir ray döşenecekti. Köprülerse metal veya taş yerine ahşap olacaktı. Rayları sabitlemek için daha az travers kullanılacaktı ve her şey elle yapılacaktı: Makine ve dinamit kullanılmayacaktı. Demiryolunu inşa edecek insanları toplamak da zordu. Ücretsiz barınma vaadine rağmen insanlar şehirlerden Sibirya’ya taşınmak istemiyordu. Sibirya yerlileriyse demiryolu fikrini beğenmedikleri için çalışmayı reddettiler. Sonunda işgücünün çoğunu Çin, İran ve Türkiye’den gelen işçiler, Rus tutsaklar ve sürgünler oluşturdu.
Mahkumlar bu işte çalışmaları karşılığında ceza indirimi alıyor, gecelerini el arabalarına zincirlenmiş olarak geçiriyordu. Karmaşık tüneller ve köprüler için 6.142 kilometre uzaktaki İtalya’dan taş ustaları getirildi. Projede şafaktan alacakaranlığa kadar 15.000’den fazla kişi çalıştı. İşçiler tahta kürek, tırmık ve kazma kullanıyor; toprağı ve taşları elleriyle topluyor; ağır yükleri taşımak için atları kullanıyor ve güçten düşen atları yiyorlardı.
Planlama hataları projeyi sürekli sekteye uğratıyordu. Zemin etüdü için görevlendirilen mühendisler akarsu, nehir ve tepelerin hepsini haritalamayı başaramadı. Bahar aylarında eriyen permafrosttan araziye yayılan suyu da hesaba katmadılar. Su baskınları yüzünden bataklıklar oluştu, hayvanlar arasında şarbon yayıldı ve sivrisinekler yüzünden insanlar da hastalandı. İşçiler sonunda böcekleri uzak tutmak için kafalarına ağ takmaya başladı. Birlikte nehirleri ve bataklıkları geçtiler, bazen bellerine kadar suda ilerlediler. Aman vermez ormanları kesip biçerek yollar açtılar ve tehlikeli vadilerde hatlar inşa ettiler. İşe yalnızca kışın hava çok sertleştiğinde ara verildi.
Demiryolunun en zorlu kısmı Baykal Gölü’ydü. Dağlarla çevrili ve kışın buzla kaplı gölü geçmek neredeyse imkânsızdı. İlk plan, vagonları feribotla karşıya geçirmekti. İngiltere’de yapılan Baikal feribotu, güçlendirilmiş çelikten gövdeye ve buzu parçalayacak bir pervaneye sahipti. O kadar büyüktü ki onu Sibirya’ya götürmek için parçalara ayırmak zorunda kaldılar. Feribot nihayet kullanıma girdiğinde yeterli olmadığı anlaşıldı. Sıcak aylarda şiddetli fırtınalar feribotu savurup rotasından çıkarıyor, sis görüşü engelliyordu. Kışın ise buz kalınlığı 2,7 metreyi buluyor ve pervaneyle kesilemiyordu.
Japonya 1904’te Port Artur’a saldırınca gölü geçmenin bir yolunu bulmak daha da acil hale geldi. Önce buzun üzerine ray döşemeye çalıştılar: İlk tren doğruca buza gömüldü. Tek çözüm, kıyılardaki granit kayaçlarda 38 tünel kazarak gölün etrafından dolaşmaktı. Proje tamamlanmak üzereyken, maliyeti azaltmanın etkileri ortaya çıkmaya başladı. Demiryolu daha bitmeden parçalanıyordu. Karmaşık güzergâh ve hızlı inşaat yüzünden pek çok hata meydana gelmişti. Aşırı kalabalık ve sayıca yetersiz trenler cılız raylarda yavaş ilerliyor ve genellikle gecikiyordu. Ama her şeye rağmen demiryolunun bitmesi bir zaferdi.
Dünyanın en zorlu ortamlarından birinde insan eliyle inşa edilen demiryolu, insanlığın inanılmaz bir başarısıydı. Trans Sibirya Demiryolu, Rusya’nın yoksul kesimine yeni fırsatlar sunarak yeni bir hayata yelken açmalarını sağladı. 1891-1914 arasında yaklaşık 5 milyon kişi Sibirya’ya taşındı. 1950ʻlerde Sovyetler Birliği, demiryolunu iyileştirerek ikinci bir hat, çelik raylar, yeni tüneller ve yeni köprüler ekledi. Trans Sibirya Demiryolu şu anda dünyanın en güçlü demiryolu hatlarından biri.
Kaynak: How It Works