Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791)

35 yıllık kısacık ömrüne 626 eser sığdırmayı başaran müzik dehası 3 yaşındayken keman ve klavsen çalmaya, 5 yaşından itibaren beste yapmaya başladı. 7 yaşında konçerto yazdı, 8 yaşında ilk senfonisini besteledi. Avrupa klasik müziğini derinden etkiledi.

Öne Çıkan Nitelikleri

Üstün müzik becerilerinin yanı sıra hümanist, çocuksu, neşeli, mizahın gücüne inanan, esprili ve saflık derecesinde iyi bir insan olduğu biliniyor. İnsanlarla vakit geçirmeyi ve kalabalıklar içinde olmayı seviyor, neşesini her zaman dışa da yansıtıyor, hayatın küçük zevklerini atlamadan her şeyin tadını çıkarmaya bakıyordu.

Yaşam felsefesi, “günü, geldiği gibi yaşa” olan büyük dahi aynı zamanda modern ve devrimsel bir düşünür olarak da tanınıyor, hayata bakışını eserlerine de yansıtıyordu. Mozart doğuştan şanslı bir müzik dehasıydı. Kulağı öyle keskin ve hassastı ki bir kemanda bir notanın sekizde biri ölçüsünde akort düşüklüğü varsa bile bunu tespit edebilirdi. Bu nedenle çirkin seslere ve gürültüye tahammül edemiyordu.

Günlük Yaşamı

Çocukluğunda geliştirdiği bir alışkanlık olarak her sabah mutlaka 06.00’da uyanır, gece de 01.0’den önce uyumazdı.Giyimine ve görünüşüne çok düşkün biri olduğundan sabahları yaptığı ilk şey peruğunu düzeltip giysi dolabına yönelmek oluyordu. Sonra 09.00’a dek besteleri üzerinde çalışır, her gün düzenli olarak 09.00-13.00 arasında müzik dersleri verir, ardından saat 14.00’de günün kendisi için en önemli olan öğününü yerdi. Akşam 18.00 civarında tekrar çalışmaya başlıyor, o gün bir konseri yoksa aralıksız üç saat çalışıp sonrasında sosyal yaşamına zaman ayırıyor, 23.00’den 01.00’e dek tekrar çalışıyordu.

Uyku ve Beslenme

Mozart, henüz küçük bir çocukken keşfedilip konser vermek için babası ve kız kardeşiyle birlikte Avrupa’yı bir uçtan diğerine dolaştığı için günü yoğun bir tempoda geçirmeye alışıktı. Bu durum 25 yaşına dek sürdü. Bu yıllar boyunca çoğunlukla düzensiz beslendi. Hatta kimi zaman aç kaldı. Sürekli atlı yolcu arabalarında seyahat halinde olduğundan özellikle kış aylarının keskin soğuğunda, çoğunlukla üşüdüğü son derece zor yolculuklar geçirdi.

Zayıf bir bünyesi vardı ve bu olumsuz koşullar yüzünden sürekli hastalanıyordu. Birbiri ardına tifo, çiçek hastalığı, romatizma gibi kendisini yatağa düşüren hastalıklarla boğuştu ama hepsini atlattı. Genç yaşta hayata veda etmiş olmasının ardında bu yıpratıcı yılların da etkisi olduğu düşünülüyor. Nadiren oturduğu öğünlerde ne yemeyi tercih ederdi, bilemiyoruz. Fakat Türk  kahvesine çok düşkün olduğu biliniyor.

Fiziksel Aktiviteler

Bu yorucu temponun içinde herhangi bir fiziksel aktiviteye zaman ayıramıyordu ama dans etmeyi ve bilardo oynamayı çok severdi.

Tuhaf Alışkanlıkları

Tek tuhaf sayılabilecek alışkanlığı görünümüne aşırı derece önem veriyor olmasıydı. Ama hayatı boyunca krallar kraliçeler ve soyluların huzurunda konser verdiğinden biraz şatafatlı giyiniyor olma alışkanlığı geliştirmiş olması da gayet anlaşılabilir bir durum.

Dönüm Noktası

Mozart, doğuştan dahi olduğu bilinen insanlardan.İlk müzik eğitimini Avrupa’nın önde gelen müzik eğitmenlerinden biri olan babası Leopold Mozart’tan aldı. Babası o yıllarda Salzburg Başpiskoposluğu orkestranın şefi ve başarılı bir besteciydi ama oğlunun olağanüstü dehasını görünce işlerini bırakarak onu eğitmeye adandı.

Mozart, ilerleyen yıllarda hayranlık duyduğu Haydn’ın öğrencisi oldu ve Bach’ın müziğini keşfettiğinde öyle etkilendi ki uzunca bir dönem onun tarzı üzerinde çalıştı. Haydn bir keresinde Mozart için; “Böyle olağanüstü bir yeteneğe 100 yılda bir rastlanır” demişti.

Harika Çocuk

Onu bir çocukken dinleme şansına sahip olan Voltaire ve Goethe, bu çocuğun bir gün gelmiş geçmiş en büyük ustalar arasında anılacağını dile getirdiler.Hayatı saraylarda, kendisine hayran olan soyluların evinde geçiyormuş gibi görünse de yaşamı boyunca para sıkıntısı çekti.

Günün bir kısmında müzik dersleri veriyor olmasının sebebi de buydu. Her gün yemek davetleri aldığından öğlen ya da akşam yemeklerini genelde bu davetlere denk getirerek geçiştirmiş olurdu. Böylece bir şekilde yaşamını idame ettirebiliyordu.

Çağın ünlü ressamları onun resimlerini yapmak için yarışırken, soylular da eserlerini dinleyebilmek için yarıştı. Konserden konsere koşuyor, yoğun temposuna rağmen hiçbir daveti geri çevirmiyordu. Çocukluğunda kendince bir eğlence yaratmış, kız kardeşine; “Ben oradan oraya seyahat ederek ülkesini teftiş eden bir kralım” demişti. Dinlenmeye vakit bulamayan bir kral..

Yorum yapın