Herkes yalan söyler. Küçük yalan da olsa büyük yalan da olsa hayatımızda illa ki yalan söyleyen kişilerle karşı karşıya kalabiliyoruz.
Yalan söylemek zorunda kalabiliyoruz. Yalan söylemek, insanlığın yaratılışından bu yana kadın ve erkek ayrımı olmadan herkesin zaman zaman başvurduğu bir durumdur. Kimisi yalan söylerken vücut hareketlerinden yalan söylediği belli olabiliyor.
Bazısı da öle bir yalan söyler ki yalan söylediği aklınızın ucuna bile gelmez. Yalan konusun da oldukça başarılıdır. Kendine güvenli, soğukkanlı, kelimeleri ağzına dolamadan söyleyen ha bir de ikna kabiliyeti ve kelime gücü kuvvetli ise anlayamazsınız. Yalan söylemek kadın ve erkekler arasında farklı algıdadır. Araştırmalar neticesinde kadının yalan söyleme konusunda üstün bir beceri gücüne sahip olduğu, erkeğin ise yalan söyleme konusunda oldukça başarısız olduğu tespit edilmiştir.
Yalancılık ile ilgili tarihte Giritli bir filozof olan Epimenides “Tüm Giritliler Yalancıdır.” İfadesini kullanmıştır. Epimenides’in bu ifadesi Epimenides paradoksu olarak adlandırılır. Zaman zaman Yalan Paradoksu veya Giritli paradoksu olarak da anılmıştır.
Yalan Parodoksu Çelişkileri
Yalan söyleyebilmek mi yalan söylemektir? Yoksa yalan söyleyememek mi yalan söylemektir?
Yalan söyleyen bir insan yalancı mıdır? Eğer onun yalan söylediğini anlamadıysanız yalancı değildir. Çünkü sizi inandırmıştır. Yalancı olmaz.
Yalan söyleyemeyen bir insan yalancı mıdır? Eğer onun yalan söylediğini anladıysanız ki söyleyememiştir. Bu da onun yalan söylediğini gösterir.
Yalan söylemek mi? Yalan söyleyememek mi?
Mesela şöyle ele alırsak; bir insan herhangi bir konuda size yalan söyledi ve söylediği yalanı yakalayamadınız. Bu durumda yalan söylememiş olur. Yalan söylediğini kendisi biliyor siz bilmiyorsunuz. Bu kişi yalancı olmaz. Eğer söylediği yalanı yakalamış olsaydınız. Bu durumda da yalanı ortaya çıktığı ve yalan söyleyemediği için yalancı olmuş olurdu.
Yalan söylemek mi, yalan söyleyememek mi yalancı yapar sorusuna, yalan söyleyemeyen kişi yalancıdır cevabını verebiliriz.
Yalancı, yalan söyleyemeyen kişilere denilir. Çünkü yalanı ortaya çıkmış ve söyleyememiştir. Yalanı söyleyebilen kişiye zaten yalancı diyemezsin çünkü söyleyebilmiştir.
Yalanın kötü olduğu konusunda tüm insanlar hem fikirdir. Beyaz yalan, pembe yalan, vatan için yalan, aşk için yalan ne için olursa olsun bunun kötü olduğu insanlar tarafından bilinir.
Kasıtlı olarak söylenen yalan ve kasıtlı olmadan söylenen yalan vardır. Örneğin; yazarın ismini yanlış hatırlayan ve bu ismi ifade eden bir kişi kasıtlı olarak yalan söylememiştir. Ancak yazarın ismini doğru hatırlar fakat yanlış ifade ederse kişi için yalan söylüyor diyebiliriz. Çünkü burada kasıtlı olarak yalan ifade vardır. Kasıtlı olarak söylenen yalan ifadeler kişinin “kendisini kandırması” olarak tabir edilir. Bu tarz yaklaşımda kişinin söylediği yalan, yalan değildir.
Kişilerin gerçekten ihtiyaç duyduğu bir durum mudur? Yoksa yaşamın şartlarından mıdır?
Eğer bir kişi kasıtlı olarak yalan söylüyorsa bunun birkaç psikolojik nedenleri olabilir. Hata yapma korkusu: “İnsanlar ne der? ” psikolojik olarak kişiyi yalan söylemeye teşvik eder. Ya da karşı taraftan daha ön planda olma arzusunun olduğu durumlarda da yalana başvurulur. Çünkü kişi bencil bir tavırla ilk önce ben ve önceliklerim düşüncesine hakimdir. Sevdiği bir kişiyi kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalındığında, en önemlisi dışlanma korkusuyla endişesi olanların yalana yöneldiği olmuştur. Gerçeklerle yüzleşememe kaygısı sayabileceğimiz diğer nedenler arasındadır.
Yalan; doğru olmayan, gerçek olmayan sözlerin söylenmesi olarak ifade edilir. Ancak anlam olarak tartışmaya gebe ve derinlere inilmesi gerektiren bir kavramdır. “Kime” ve “neye” göre doğru.
Yalan söylemenin üç türü vardır. Bunlar; kaba yalan, abartma yalan ve gizli yalanlardır.
Kaba yalan; gerçek bilginin doğru olduğuna inandığı halde aksini ifade etmesidir. Örn; hırsızlık yapan birinin yaptığı suçu kabul etmemesi, inkâr etmesidir.
Yalan söylemenin doğru bir davranış olmadığını biliyoruz. Peki, bu durumu nasıl anlayabiliriz. Yalan söyleyen kişinin yalanının anlaşılabilmesi için özellikle yalan işaretleri diye adlandırılan vücut dilinin bir uzman tarafından tespit edilmesi ile anlaşılmaktadır.
Abartma yalan; gerçeklerin küçümsendiği yalanlardır. Örn; cinayeti işleyen kişinin işlediği suçtan ötürü duyduğu pişmanlıktır.
Gizli yalan; gerçeklerin anlaşılmayacak şekilde ifade biçimidir. Örn; birinin kıyafetini beğenmediğin halde beğendiğini ifade etmek gizli bir yalandır.
Montaigne; “Bir yalancı, iyi bir hafızaya sahip olmalıdır” der. Victor Hugo ise; Yalan zekâ işidir, dürüstlük cesaret, Eğer zekân yetmiyorsa yalan söyleme, Cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene”. Sözleri yalan söylerken aynı zamanda da biraz zekâya ihtiyacımızın olduğunu gösteriyor. Ama yok eğer söylediğiniz bir yalanı aklınızda tutmayıp tekrar sorulduğunda farklı bir yanıt verirseniz ya da bocalarsanız yalanınız meydana çıkar. Bu da yalan söyleyemediğinizin göstergesidir. Ayrıca yalan söylemek sürekli birbirini kovalayan bir durumdur. Bir tane yalan söylersin, onu başka bir yalan takip eder. Yalan söylemek isteyenlere ya da söyleyemeyenlere duyurulur.
Yalan söylemek? Yalan söyleyememek?
Kral Paradoksu – Yalan yarışması
Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açtı. “İşte bu yalan!” diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vadetti. Yalancılar akın akın saraya gelip yalanlarını söylediler, fakat yalanlar ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep “Olabilir, niye olmasın…” gibi cevaplar veriyordu. Böylece hem eğleniyor, hem de bir küp altından olmuyordu.
Derken kahramanımız elinde boş bir küple huzura çıktı ve konuştu:
– Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı, ancak o günlerde hazinede yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp altın borç aldı ve “Bu borcumu torunum torununa ödeyecek.” diye söz verdi. Şimdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için buraya geldim.
Kral, “İşte bu kuyruklu bir yalan!” deyince adam, “O halde ödülümü alayım,” dedi.
Kral, “Imm şeyy doğru da olabilir” deyince adam, “O halde borcunuzu ödeyin” dedi.