Yapay zekanın büyüleyici potansiyelini tümüyle keşfetmek için öncelikle teknolojinin bu heyecan verici alanına ilişkin birçok yanlış anlamayı gidermeliyiz. Her şeyden önce, makineleri nasıl zeki hale getirebildiğimizi ve makinelerin nasıl düşündüğünü incelemeliyiz. “Yapay zeka” terimi 1956’da türetildi ve bilgisayarların yapabildiklerinin büyük bir aralığını temsil etmekte kullanılıyor. Birçok teknoloji şirketi en son ürünlerini tanıtırken yapay zeka terimini kullanmaya bayılsa da bu “zekaların” becerileri arasında büyük uçurumlar var.
Her şeyden çok, yapay zeka, havalı bilgisayar programlarını anlatmak için kullanılan bir terim olup çıktı. Ama bunlardan bazıları gerçekten öğrenen bilgisayarlar. En karmaşık yapay zekalar şu anda borsalarla, bilimsel araştırma dünyasıyla ya da gitgide daha karmaşık oyunlarla kısıtlı. Bir şirketin değerini tahmin etmenin, genetik kod kullanarak modeller inşa etmenin ya da şampiyon bir oyuncu olmanın birbirinden apayrı yapay zekalar gerektirdiğini düşünebilirsiniz ama aslında üçü de aynı basit mimariyi kullanarak başarılabiliyor.
Makine öğrenimi yönteminin geleneksel programlama karşısında kesinlikle avantajları var çünkü bilgisayar, kendisine atanan görevi yapmada programcıdan daha iyi hale gelebiliyor. En ilgi çekici olansa şu anda bilim insanlarının bu tür programlar üzerinde çalışıyor olması.
Fakat bize günlük yaşantımızda yardım edebilecek türden zekalar yalnızca yarının dünyasına ait değil. Hatta daha şimdiden yapay zekanın meyvelerini topluyoruz. Microsoft’un Cortana’sından Google ve Facebook’un mega hizmetlerine kadar, hepsinin arkasında bize internette kılavuzluk eden bu akıllı programlar çalışıyor. Bu programlar ilgi alanlarımızı, neyi sevip sevmediğimizi öğreniyor, reklamlarını ve tavsiyelerini hepimize göre ayarlıyor. Bu çok akıllıca. Fakat yapabildikleri onca şeye karşılık, bunlar hala bizim “dar yapay zeka” dediğimiz şeyler. Yani, tek bir görevi yerine getirmede bir insanın hiçbir zaman olamayacağı kadar iyiler ama başka hiçbir şey yapamıyorlar.
Yapay zeka serüveninin bir sonraki aşaması, genel amaçlı yapay zekayı yaratmak. İşlerin çok heyecanlı ya da feci korkunç olduğu nokta da işte burası (kime sorduğunuza göre değişiyor). Genel amaçlı yapay zeka insan düzeyindeki zekaya günümüz yapay zeka sistemlerinden çok daha yakın olacak çünkü farklı problemleri öğrenip çözebilecek ve farklı görevlerin altından kalkabilecek. Şu anda bu düşe ulaşmaktan hala çok uzağız ama Google DeepMind’ın AlphaGo ürünü şu an için elimizdeki buna en benzer şey.
Bu yapay zeka, dünyanın en büyük Go oyuncusu Lee Sedol’u yenilgiye uğratmak için derin sinir ağlarını kullandı. Bu, yapay zeka tarihinde bir dönüm noktası kabul ediliyor zira Go oyununda kentilyonlarca hamle olasılığı var ve bunların tümünü bir bilgisayara programlamak olanaksız. Onun yerine, AlphaGo zeki olmak için tasarlandı. Kendine karşı defalarca Go oynayıp kendi hatalarından ders çıkardı ve milyonlarca oyun alıştırması yaptıktan sonra bir şampiyonla karşı karşıya geldi. Kazandı da.
AlphaGo’nun muazzam bir potansiyeli var. Yaratıcıları, programın becerilerini sağlık uzmanlarının emrine sunmayı, böylece YZ’nin yaşam kurtarmaya yardımcı olmasını umuyorlar. Dahası, AlphaGo’nun zengin öğrenme yöntemi daha nice akıllı makinenin temeli olabilir.
Bugünkü teknolojiyle bu çok yararlı ama kısıtlı yapay zeka, yapabildiklerimizin en iyisi. Fakat genel amaçlı yapay zekadan insan düzeyinde zekaya geçeceğimiz için, gitgide daha güçlü bilgisayarlara gereksinim duyacağız ve henüz insan beyninin işlem gücüne kafa tutabilecek bir şey icat edemedik.
Ama bu güçlüğe meydan okumasaydık insan olamazdık ve şu anda bile bilim insanları son derece güçlü olma potansiyeline sahip yepyeni bilgisayarlar üzerinde çalışıyor. Kuantum bilgisayarı denen bu aygıtlar, doğanın “tekinsiz” özelliklerinden faydalanarak şaşırtıcı biçimlerde iş görüyor. Kuantum bilgisayarlarının hesaplama yapma hızı dudak uçuklatıyor.
Sıradan bir bilgisayarla bir kuantum bilgisayarını karşılaştırmanın iyi bir yolu, bir labirentin ortasını düşünmek. Amaç bu labirentten kaçmaksa normal bir bilgisayar doğru yolu bulup kaçana dek yolları teker teker deneyecektir. Fakat bir kuantum bilgisayarı bütün yolları aynı anda deneyebiliyor. Bu da çok daha hızlı ve güçlü olduğu anlamına geliyor. Bu, sofistike bir yapay zekayla bir araya getirildiğinde kuantum bilgisayarlarının insan beynininkine denk, hatta belki de daha büyük bir güç elde edebileceğini gösteriyor. Kuantum hesaplama labirentinin dışında bizi nelerin beklediğini hayal bile edemiyoruz. Kendi bilişsel becerilerimizi aşan bir süper zeka bile yaratabiliriz. Bu kulağa hem heyecanlı hem de korkutucu geliyor ama bu olası gelecek konusunda çok da endişe etmeye gerek yok. Elbette yapay zekaları dikkatli biçimde programladığımız sürece.
Süper bir yapay zeka tek başına bize karşı tehdit oluşturmuyor, en azından düşündüğümüz şekilde değil. Kurgulardaki birçok kıyamet senaryosunda yapay zeka bizim gibi düşünür ve hatta bazen bizim gibi hisseder. Yapay zekalar bizim hırslarımızı, özgürlük ve üstünlük arzumuzu paylaşır. Ama gerçekte durum öyle olmayacak. Bir bilgisayarın zihni bizlerinkinden farklı çalışır ve çok zeki bir yapay beyin için bile aynısı söylenebilir.
En akıllı organizmanın yiyecek zincirinin tepesine tırmanmayı arzu edeceği hemen aklımıza geliyor, sonuçta biz de oraya öyle çıktık. Ama bilgisayarlar evrimsel gelişimin ürünleri değiller ve bu yüzden de bizimle ortak noktaları çok az. Bizim tüm isteklerimiz ve gereksinimlerimiz genetik planımızdan miras kalma ve şansımız var ki (belki bu makinelerin de yararına) onlar bu arzulardan yoksun olacaklar. Bunu kavramak kolay değil, sonuçta kendi perspektifimizin dışındaki bir şeyi hayal etmek çok zordur. Ama bir bilgisayar sadece programını yerine getirmek için var olacak ve programı da biz neyi emredersek o olacak. o yüzden, bu konuda endişe duymamız yersiz.
Ne yazık ki bu, tümüyle rahatlayabileceğimiz anlamına gelmiyor. Diyelim ki bir gün süper zeka yarattık ve Mars‘ı dünyalaştırarak bize uygun bir eve dönüştürmesini emrettik. Bizim kendi başımıza bulmamızın asırlar alacağı çözümler yaratabilir ve düşlerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olabilir. Fakat Mars‘ı dünyalaştırmanın en iyi yolunun Dünya‘nın atmosferini ve kaynaklarını alıp oraya nakletmek olduğuna da karar verebilir. Bu durumda, yapay zeka bize zarar verse bile aslında kendisine verdiğimiz emri yerine getiriyor olacaktır. İnsanlığın yıldızlara ulaşmasıyla soyunun tükenmesi arasındaki farkı belirleyecek şey, yapay zekanın ondan beklentilerimizi açık seçik anlamasını sağlamak olabilir.
Yapay zeka ile ilgili ikinci tehdit daha yakın. Bu da bir başka güçlüğün üstesinden gelmek için yapay zekanın gücünden faydalanıyor: şifre kırma. Eğer yetenekli bir yapay zeka yanlış ellere geçerse parolayla korunan her türden programı kırmak için eğitilebilir. Bu da çok dikkat etmemiz gereken bir konu. Fakat tüm bu potansiyel sorunlara rağmen yapay zeka yaşamımızı iyi yönde değiştirebilir.
Akıllı, becerikli ve tümüyle hedefine adanmış bir ekip üyesi, ister insan olsun ister başka bir şey, her grubun yararınadır. Bu amaç doğrultusunda, yapay zeka pek yakında aralarında iletişimin, ticari havacılığın, tıbbın ve ileride askeri savunma ile uzay keşfinin de bulunduğu birçok sektörde bizimle omuz omuza çalışıp yardım edebilir. Hatta yapay zeka o kadar yararlı olabilir ki, işimizi bizden çok daha verimli yapıp bazılarımızın yerine geçebilir. Buna siz de dahilsiniz. Birçok uzman, yapay zekanın yükselişinin birçok çalışma alanında büyük değişiklikleri beraberinde getireceğini söylüyor. Ama o nihai soruya gelindiğinde her kafadan farklı ses yükseliyor: Acaba bilinçli bir yapay zeka üretebilecek miyiz?
Günümüzde Cozmo gibi akıllı ve şirin dostlarımız var. Oyun oynamaya bayılan ufacık bir robot bu. Kazanınca seviniyor, kaybedince ağlıyor ve tüm bu sırada son derece tatlı olmayı sürdürüyor. İyi bir başlangıç ama ileride bir gün gerçekten his sahibi dostlarımız olacak mı? Kendi başına düşünebilen, kendi inisiyatifini kullanarak gerçeklerin farkına varabilen ve “Düşünüyorum, öyleyse varım!” diyen bir yapay zekaya kavuşabilecek miyiz? Yapay zekanın karşısındaki nihai sınav bu olurdu ve böyle bir sınavı hazırlamak da tıpkı bilinçli bir şey mi yoksa bilinçli gibi davranan bir şey mi yarattığımız sorusuna yanıt bulmak kadar zor.
Düşünen bilgisayar alanının büyük öncüsü Alan Turing, bundan yarım yüzyılı aşkın süre önce, günümüzde yapay zekayı ölçmede hala mihenk taşı olarak kullanılan bir test tasarladı. Turing Testi, temelde, bir grup jürinin bir bilgisayar ağı üzerinden bir insanla ya da bilgisayar programıyla konuşması üzerine kurulu. Testin bir varyasyonunda, jüridekilerden en az %30’u, beş dakikalık bir sohbetin ardından karşısındaki bilgisayar programının gerçek bir insan olduğuna ikna olursa yapay zeka “zeki” kabul ediliyor.
Çok etkileyici bir durum ama bunu 2014 yılında Eugene Goostman adındaki program başardı ve insan jürilerin %33’ünü, kendisinin 13 yaşında bir erkek çocuğu olduğuna inandırdı. Fakat zeki olmakla bilinçli olmak arasında dağlar kadar fark var; o yüzden de bilinci ölçmek için Turing Testi’ni kullanmamız olası görünmüyor. Bu da üstesinden gelmemiz gereken bir diğer güçlük zira bilinç sahibi bir varlık yaratıp yaratmadığımızı nasıl belirleyebileceğimizi bilmiyoruz.
Gerçekte, gelecekteki makine dostlarımızı yaratsak bile, onların gerçekten bilinçli olup olmadıklarını asla bilemeyebiliriz. Fakat aradaki farkı anlayamayacağımız kadar bize benzer olduktan sonra fark eder mi? Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yapay “yaşam” yaratmayı başardığımızda, bugün bildiğimizden çok farklı bir dünya bulacak karşısında. Evi olarak bildiği gelecek, birçok işin ve toplumun önemli konumlarının makineler tarafından yönetildiği bir yer olacak. Belki de yapay zeka gerçekten bizi yönetecek ama sandığımız şekilde değil. Yapay zeka çağı çoktan başladı ve bu alandaki ilerlemelerin hızlanmasından başka hiçbir şey görmeyeceğiz. Merak edilen tek şey, bu gelişimin bizleri nasıl etkileyeceği.
Kaynak: How It Works
Yapay zeka hakkında araştırma yaparken sitenize ulaştım. Gelecekte, insana dayalı ve yavaşlıktan kaynaklı hataların çözümünün yapay zekanın kumanda ettiği makineler olacağı zaten bariz. Lütfen sözlerimi yanlış anlamayın, insanları bırakıp yapay zekanın kumanda ettiği makineler üzerine hayatımızı tasarlayalım demiyorum. Global ekonomi ve teknoloji insanlığı yapay zekanın kullanımına yönlendiriyor. Ayrıca yapay zeka dediğimizde Terminatör serisindeki Skynet akla gelmemeli. Korkmak yada mesafeli durmak yerine beraber yaşamanın nimetlerinden nasıl yararlanırız diye düşünmemiz gerekiyor. Makalenizde çok detaylı ve kıymetli bilgiler vermişsiniz. Elinize sağlık.