Osmanlı ordusu adeta korku saçan bir makinaydı. Ortaçağ Avrupası böylesini hiç görmemişti. Ordunun seçkin tabakasını ise savaş yetenekleri çok üst seviyede olan meşhur Yeniçeriler oluşturuyordu. Ortaçağ Avrupası’nda Osmanlı ordusu özel bir yere sahipti. Bütün imparatorluk savaş için yaşıyordu ve bir fetih diğerini körüklüyordu. Avrupa ordularının aksine Osmanlılar tam zamanlı profesyonellerden oluşuyordu. Sayısız birliğin arasında en önemlisi, savaş için yaşayan Osmanlı askeri sınıfı Yeniçerilerdi. Evlenmeleri ve aile kurmaları bile yasaktı.
Tek aşkları savaşmaktı. Sadık oldukları tek kişi padişahtı. Padişah’ın adamı ve onun kişisel korumalarıydılar. Müslümanların köle yapılması şeriata göre yasak olduğundan Yeniçeriler Hristiyan erkek çocukları arasından toplanıyorlardı. Fakat Yeniçerileri köle ordusu olarak tarif etmek de onların imparatorluk içinde sahip olduğu onur ve prestiji göz ardı etmek olur. Çocukların evlerini terk ettikten sonra boyun eğmeleri biraz zaman alıyordu.
Çoğunlukla Balkan devletlerinden toplanan bu çocuklar profesyonel bir kariyerin hayalini bile kuramayacakları bir kırsal hayatı geride bırakıyorlardı. Müslüman olarak devşirildikten sonra, eğitiliyor ve savaşçılığa hayran bu imparatorluğun önemli aktörlerinden biri haline geliyorlardı. Zaman geçtikçe, Roma’daki Praetorian Muhafızları gibi tahtta nüfuz sahibi oldular. Hatta II. Osman’a karşı 1622’de ayaklanarak onun yerine Mustafa’nın tahta geçmesini bile sağladılar.
Devşirme Sistemi
I. Murad, 1377’den sonra Hristiyan esirleri ordusuna dahil etmesiyle birlikte Yeniçeri ordusunun kurucusu olarak ele alınır. Ondan sonra tahta geçen Bayezid de Balkanlardan 8 ve 18 yaş arasındaki Hristiyan çocukları toplamaya başlayarak bu uygulamayı daha da geliştirdi. II. Mehmed 1400’lerde şöyle yazmıştı: “Lambamızı kafirlerin kalbinden aldığımız yağla yakıyoruz”.
Osmanlı yetkilileri 3-7 yıllık zaman dilimlerinde Balkan köylerine gider ve en iyi gözüken, güçlü ve zeki çocukları İmparatorluk’a hizmet etmek için toplardı. Ya Yeniçeriler gibi asker ya da yönetici ve saray hizmetçisi olurlardı. Osmanlılar, İmparatorluk’un ilk yıllarında tebaasını yoksullaştırmamaya büyük özen gösteriyordu. Ailenin en büyük ve tek erkek çocuğu ya da dul kadınların çocukları devşirme sisteminden muaf tutulurdu. Böylece köydeki erkek sayısı tamamen yok edilmemeye çalışılırdı.
Çünkü Osmanlılar, İmparatorluk’u beslemek ve isyanları bastırabilmek için Balkan tarımını canlı tutmaya önem veriyordu. 1500’lü yıllar boyunca yıllık 1000-3000 kişinin askere alındığı tahmin ediliyor. Çoğunlukla dağlık bölgelerdeki fakir aileler çocuklarını vermek için gönüllü olurdu. Aileler çocuklarının Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kariyer basamaklarını tırmandığını görmekten memnun olurdu. Teknik olarak köle durumunda olsalar da Yeniçeriler aileleriyle iletişimi sürdürebiliyor ve Padişah’a ait oldukları için bir daha alınıp satılamıyorlardı.
Yeniçeri Eğitimi
Başlı başına bir test olan İstanbul’a yolculuğu tamamladıklarında erkek çocukları sünnet edilerek Müslümanlaştırılıyordu. Çoğu çocuk bunu isteyerek yaptığından Hristiyanlığa geri dönenlerin sayısı oldukça azdı. Sonrasında potansiyellerinin en üstünü keşfetmek için sınava tabi tutuluyorlardı. En parlak olanları Osmanlı sarayında ya da bürokraside çalışmak için saray okuluna seçiliyordu. Yüksek pozisyonlar için seçilmeyenlere de askeri görevler veriliyor ve 7 yıla kadar süreyle Türk köylülerle yaşamak üzere yollanıyorlardı.
Bu hizmetten sonra eğitim birliklerine alınıyorlardı. Çoğunluk piyade olarak eğitiliyor, silah kullanma, disiplin ve hatta matematik öğreniyorlardı. Daha gelecek vaat edenlerden bazıları da güçlü ailelerin evinde eğitilmek üzere seçiliyordu. Orada topçuluk ve taşımacılık gibi daha teknik beceriler öğreniyorlardı.
Kışla yaşamı yeni askerlere sadakat aşılardı. Bazı erler, askeri birlikler sefere gittiğinde polis ve itfaiye görevlerini sürdürürlerdi. Bu alay hayatının temelleri ilk yıllarda atılıyordu. Tuz, Kuran ve bir kılıcın olduğu bir tepsi önünde, aslında bütün bağlılıkları Padişah’a da olsa, silah arkadaşlarına sadakat yemini ederlerdi. Bütün imparatorluk topraklarında Yeniçeriler Padişah’ın gözü, kulağı ve savaş makinesiydi.
Kaynak: Osmanlı İmparatorluğu (DB)