Zaman paradoksu esasen zamanda yolculuğun mantığını ele alır. Ve sonucunda ilginç ve beyin yakıcı konulardan biri olarak beyinleri bir hayli meşgul etmektedir.
Geçmişten günümüze kadar zaman kavramı birçok bilim adamları tarafından çözümlenmeye çalışılır. Fakat tam anlamıyla kavranması mümkün olmamıştır. Ancak şu var ki günümüzde elde edilen bilgilere göre zaman hakkında farklı veriler elde edilebilmiştir. Mesela zamanın sadece düz bir çizgiden oluşmadığı kaydedilmiştir. Şimdiye kadar bize öğretilen zaman kavramının yanlış olduğu, düz bir çizgiden ibaret olmadığı öne sürülmüştür.
Paradoks Nedir;
Önü-sonu ve sonu-önü de kısır bir döngü içerisinde olan olayların zincirine paradoks diyebiliriz. Başka bir ifadeyle de zaman geçişinin devim hızına olan bağımlılığından ortaya çıkan zaman farkıdır. Eskiden zamanın belli bir başlangıç noktasından belli bir yöne doğru ilerlediği ve dümdüz bir çizgi olduğu bilinmekteydi. Ancak bilim adamlarının araştırmaları sonucunda bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Ve bizim düşündüğümüzden çok farklı olduğu tespit edilmiştir. Zamanın sabit bir kavram olmadığı anlaşılmıştır. Araştırılan verilere göre zamanın insan psikolojisiyle ve canlının algısı ile yakından ilgisinin olduğu görülmüştür.
Mesela; mecburen istemediğiniz bir kursa katılmak zorunda kaldınız. İki saatlik bir kurs eğitimi sizin için geçmek bilmez. Saniyeler sanki çok ağır ilerliyormuş gibi gelir. Saniyeler dakikalara, dakikalarda saatlere dönüşmeye başlar. Böyle bir durumda zaman geçmek bilmez ve canınız sıkılır. Ya da bu durumun tersi bir durumu örneklendirirsek; arkadaşlarınızla birlikte severek seçtiğiniz bir sinemaya gittiniz. Üç saatlik sinema filmi size keyif aldığınız için üç dakika gibi geldi. Zaman o kadar hızlı ilerledi ki nasıl geçtiğini anlayamadınız bile.
Bu iki örneğin birinde zaman çok ağır ilerlerken diğerinde ise zaman çok hızlı ilerlemektedir. Nedeni ise stresin insan beynindeki kimyasalları tetiklemesi ve zaman algısını hızlandırmasıdır. Canı sıkılan bir insan da ise zaman algısını tamamen yavaşlatır. Bu da zamanın sadece sabit bir kavramdan ibaret olmadığı verilerini destekliyor. Aynı zamanda zaman, kişinin algısıdır, psikolojisidir ve bir illüzyondur teorisini kanıtlıyor.
Zaman, insanlar tarafından tamamen farklı bir algıda işlendiği gibi hayvanlarda da dünyadaki evrenin farklı yerlerinde farklı şekillerde de işler. Buna en güzel örnek kelebeğin ömrünü verebiliriz. Bilindiği üzere kelebeğin ömrü üç gündür. Kelebeğin üç günlük ömürlerinin olması biz insanlar için oldukça kısa gelir ve buna üzülürüz. Bu kadar güze bir hayvanın neden bu kadar kısa ömürlerinin olduğunu düşünürüz. Aslında kelebek açısından bakarsak olayın hiçte öle olmadığını hatta onun için çok normal bir yaşantısının olduğunu görebiliriz. Kelebeğin üç günlük ömrü ona gayet yeterli gelir. Gayet de uzun bir ömrü vardır. Çünkü onların beyin yapıları ve zaman algısı bu şekilde yaratılmıştır. Onların ömürlerini kısa olduğunu görmek ve düşünmek bizim algılarımızla ilgilidir. Aksi takdire kelebek için bu durum gayet normaldir.
Tam tersi bir örnek ise kaplumbağaların yaratılış yapılarıdır. Kaplumbağalar doğası gereği çok yavaş yürüyen ve hantal aynı zamanda çok uzun yıllar yaşayan hayvanlardır. Biz insanlara göre kaplumbağanın bu durumu çok yavaş ve çok uzun yaşayan canılar olarak görürüz. Ama bu kaplumbağa için çok normal bir durumdur. Bu hayvanın zaman algısı da kendisine özgü olarak donatılmıştır. Eğer bir kaplumbağa tarafından insanlar gözlemlenseydi bizim zaman algımız ona her şeyin olabildiğince hızlı olup bittiğini yansıtacaktı.
Görüyoruz ki zaman kişinin içinde bulunduğu duruma göre değişiyor. Tabi ki bu durum sadece canlılar için değil evrenin farklı yerlerinde farklı şekillerde farklılık göstermektedir. Beyin yakan, insan zekâsıyla oynayan zaman paradoksu, insan beyninin zaman algısını karmakarışık bir hale getiriyor. Yıllar boyunca bilim-kurgu filmlerine konu olmuş zamanda yolculuk akıllarda soru işareti bırakıyor.
Zamanda yolculuk yapılabilir mi? Bu mümkün mü? Zaman paradoksu nasıl açıklandı ?
Bu konuda bilim adamlarının öngörüleri olmuştur. Ancak edinilen bilgiler henüz daha geçmişe yolculuk yapılmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Einstein’a göre ancak ileriye doğru zaman yolcuğunun yapılıp geleceğe gidebilme olasılığının olabildiği varsayılıyor.
Uluslararası uzay İstasyonu’nda (ISS) bulunan astronotların çok az farkla da olsa zaman yolculuğu yaptıkları söylenebilir. Einstein’a göre “Işık hızına ne kadar yaklaşırsan zaman akışı o kadar yavaşlar.” teorisi bunu açıklamaktadır. Yani uzaydaki astronotlar ile dünyadaki insanların arasındaki zaman farkı sadece göz açıp kapayıncaya kadar süren bir saat dilimi kadardır. Çünkü astronotlar insanlardan çok daha yüksek hızda hareket etmektedir. Bu durumda astronotların geleceğe yolculuk yaptığını söyleyebiliriz.
Büyükbaba paradoksu
Büyükbaba paradoksunu şöyle ifade edelim; geçmişe yolculuk yaptınız ve gelecekteki hayatınızı değiştirmek için bir seçim yaptınız. Bu seçimin sonucunda ortaya çıkan çıkmazlar büyükbaba paradoksu olarak tanımlanmaktadır.
Şöyle ki; bir zaman makinesi icat edilmiş ve bu makine ile geçmişe gitmek istiyorsunuz. Gençlik yıllarınıza döndünüz ve büyükbabanızı bulup öldürdünüz. Bu sayede anne ve babanız hiç doğmamış tanışmamış ve siz doğmamış olacaksınız.
Eğer, dünyaya gelmediyseniz, zamanda yolculuk yapan kimdi? Dünyaya gelmediyseniz, bu durumda zamanda yolculuk yapmamış ve büyükbabanızı da öldürmemiş oluyorsunuz. Bu durumda sonuç olarak büyükbabanız yaşayacak ve siz doğmuş olacaksınız. İşte bu kısır döngü büyükbaba paradoksuna işaret eder.
Aslında yapılmayan bir şeyin gelecekte nasıl yapıldığı ve nasıl yapılmış olabileceği soruları zamanda yolculuk yapmak için şuan da mantıksal engel olarak durur. Ve paradoksun doğmasına sebep olur. Mantık olarak çok zor görülen geçmişe yolculuk bilim adamlarının kafasını bir hayli meşgul etmektedir. Zaman da yolculuk yapmak için bu çelişkili olan paradoksların çözülmesi gerekir ki geçmişe yolculuk yapılabilsin. Ancak günümüz teknolojileri bu sorunları çözmek için yeterli donanıma sahip olmadığı için geçmişe yolculuk yapmak şuan için imkânsızdır. Geçmişe dönmek için ya bilinmeyen bir karadeliğe ulaşıp içine atlamak ya da ışık hızının yarısına ulaşmamız gerekmektedir. Bu durumda da yok olabilme tehlikesi ile karşı karşıya kalınabilir.